Hafıza Yazısı: 36 - (Dr. Sevra Fırıncıoğulları - Hatay)

Hafıza Yazısı: 36 - (Dr. Sevra  Fırıncıoğulları - Hatay)
A- A+

Ölümün Kırılma Sesi ve 6 Şubat 2023

 

Birden sarsılan yerin büyük gümbürtüsünün korkunç sesiyle uyandığımız 6 Şubat 2023 gecesinin aslında ölümün bizi teğet geçtiği bir felaket gecesi olduğunu sonradan anlayacaktık.  Hatay gibi bir yerde yaşıyorsanız arada olan yer sarsıntıları şaşırtıcı değildir.

 Burası fayın sürekli hareket ettiği ve büyük yok oluşlara tanıklık etmiş bir coğrafya. 6 Şubat gecesi başlayan sarsıntının da ilk anda böyle geçeceğini düşündük. Ancak bu defa çok farklıydı. Sarsıntı inanılmazdı. Dehşet verici bir ses depreme eşlik ediyordu. Sonradan bilim adamlarının açıklamalarına baktığımızda göğün yırtılırcasına gürlemesine benzeyen bu sesin aslında fayın kırılma sesi olduğunu öğrenecektik. Dehşet bir ses ve daha öncekilere hiç benzemeyen bir sarsıntıyla uyandık. Uyurken gelen depremin bizi yere fırlatması, eşyaların devrilmesi büyük bir gürültüyle sarsılan yerin ayağa kalkmamıza izin vermemesi karanlıkta ilk hissettiğimiz şeylerdi. Büyük gürültü devam ederken duvarların patladığını sızan ay ışığından görebiliyorduk. İçinde bulunduğumuz zifiri karanlığı ilk yaran evin çatısında başlayan kırılmadan ve patlayan duvarlardan giren ay ışığıydı. Ay ışığının sızmasıyla kapıya ulaştık ancak kapı sıkışmıştı. Birileri dışarıdan yardıma gelmezse kurtulmamıza imkan yoktu. Dışarıdan çığlıklar ve insanların yardım isteyen sesleri geliyordu. İnsanlar betonlardan çıkmaya çalışıyordu. 

Yer kabuğu sallanmaya devam ederken bir mucize oldu ve duvar biraz daha çatladı, iki tuğla devrildi. Oradan çıktık ve evin arka kısmında çöken duvarlarından kendimizi dışarı attık. İnanılmaz bir soğuk ve yağış altında donmamızı engelleyen şey üzerine beton düşmesine rağmen hala çalışan arabaydı. İçine geçtik ve araba büyük bir sarsıntı ile sallanırken günün aydınlanmasını bekledik. Haberlerde bahsedilen 7.2 şiddet veya buna benzer rakamlar ve ölçümler belli bir anı gösteriyor ancak yer kabuğunun nerdeyse hiç durmadığını söyleyebilirim. Arabanın içinde sarsılarak günün doğuşunu bekledik ve sabah gördüğümüz manzara şehrin bir savaştan çıkmış hali gibiydi. Sağlam hiçbir bina kalmamıştı. Aracı olanlar çıkmaya çalışıyor ancak enkazlar buna izin vermiyor ve yolu kapatıyordu. Arabayı park ettikten sonra kimlerin hayatta kaldığını öğrenmek için şehri yürümem gerekti. Hayatımın en zor anı buydu. Yer kabuğu sallanırken ve binaların çoğunun devrilme riski sürerken içlerinden geçerek yakınlarımı bulmaya çalışıyordum. Bu sırada betonun içinde insanların olması ancak hiçbirine yardım edememenin verdiği o korkunç ağırlıkla yürüdüm. Komşularımın evinin duvarları iç içe geçmişti. Oradan kimsenin sağ çıkmasına imkan yoktu. Kuzenimin beş katlı evi tek kata inmiş adeta gömülmüştü, dayımın evi yıkılmıştı. 

 

Şehri o haliyle izlemek ve insanlara yardım edememek dışında kendi yakınlarımın ölüsüyle veya sıkışmış bedeniyle karşılaşma ihtimali içinde şehri geçmeye devam ediyordum. Hayatımın en zor anı buydu. İnsan sesleri ve geçerken gördüklerim dehşet vericiydi. 

Hayatta kalanlar birkaç gün içinde şehri terk etmiş şehir bir hayalet kente dönüşmüştü. Bu süreçte günlerce arabada kaldık. Hayatta kalan ve şehri terk etmeyenler ile birlikte ateş yakarak ısındık ve yıkıntılardan kurtarabildiğimiz yiyecekleri kullandık.

Depremin üzerinden 9 ay geçti. Enkazlar çekilmeye devam ediyor. Artık komşularımız, çocukluğumuzun geçtiği sokaklar, büyüdüğümüz evler yok. Şehir boş bir tarlaya dönüştü. Hayatta kalanlar, hayatta kaldığı için mutlu değil. Çünkü çoğunun kayıpları var. Burada artık herkesin felaketten kalan bir hikayesi var. Anılarımız, fotoğraflarımız ve geçmişimiz yok oldu. Yüzyıllardır onlarca medeniyeti ağırlamış bir şehir ve o şehrin hafızası olan kültür taşıyıcılarının büyük bir kısmı artık yok. 

Depremin yaralarını sarmak deniliyor ve bu söz çok kullanılıyor ancak bir de depremin sonrası var. Eksilmiş hayatlar, yok olmuş anılar, evler, aileler ve bunların ağırlığıyla hikayesine devam etmeye çalışan bizler. 

Çağın felaketi olarak nitelendirilen bu depremden sağ çıkanlardan biriyim. Şahit olduklarımdan sonra yaşama dair hissettiklerim çoğunlukla yarım, yaralı ve ağır… 

İyileşebilecek ve üstünden geçilebilecek bir acı değil bu. Sadece bu acının içinden geçebilirsiniz. Hala içinden geçiyoruz.

 

Dr. Sevra Fırıncıoğulları

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

DEPREMDE HAFIZAM KALDI yazıları

Çok okunanlar