Hafıza Yazısı: 21 (Ali YALÇIN / Hekim-Yazar-STK Gönüllüsü)
NEREDEN BİLELİM…
6 Şubat Depremi’nin yaralarını sarmak, az da olsa acıyı indirmek adına çok yönlü çabalarımız devam ediyorken başkanlığını yaptığım Malatya Rışvanlılar Derneği için, “kolaylaştırıcı” olacağını düşündüğüm bir tür “Yetkilendirilme Belgesi” alabilir miyim diye hal çareleri aramaya başlamıştım. Depremin beşinci günü , 11 Şubat 2023 tarihi itibariyle bir hayli tecrübe edinmiştik. Oluşturduğumuz, AFET DAYANIŞMA PLATFORMU bünyesinde, çoğu bağımsız da faaliyet gösteren, etkin birçok STK ile bir zeminde buluşmuştuk. Herkes kendi mecrasında hayırlı bir akışa katkı verirken kesişen yollarımızda sinerji oluşturuyoruz. İlimizde en evvel organize olan bir dayanışmadan bahsediyorum.
Bütün faaliyetler AFAD ile koordineli yürüdüğünden, İkinci Organize Sanayi girişindeki AFAD kurumuna gittim. Ne yapayım ne edeyim diye düşünüyorken Taştepe mahallesinden komşum ve arkadaşım, aynı zamanda da AFAD’da Şube Müdürü olan Mustafa ÖZDEN aklıma geldi. Kapısında adını okuyup içeri girdim. Bir beyefendi oturuyordu.
“Özür dilerim, Mustafa Bey acaba gelir mi?” diye sordum.
“Az önce buradaydı, sanırım pansumana mı gitti, hastaneye mi gitti bilmiyorum.” Dedi.
Mecburen itfaiye birimindeki İl Afet Koordinasyon Birimi’ne gidecektim.
Gitmeden önce, Büyükşehir Belediyesi’nde bilgisayar ve yazıcı buldum. Valilik Makamına, meramımı anlatan bir dilekçe yazdım. Hazır yazıcı bulmuşken ilerde işime yarayacak birçok evrakı da o fırsatta yazıcıdan aldım.
Vali Yardımcısı Mehmet Öz’ün odasına girdim. Selam verip hepimiz adına “geçmiş olsun” dileğimde bulundum.
“Sayın Valim, emekli bir hekimim, Malatya Rışvanlılar Derneği adlı derneğin başkanıyım, bu büyük felakette bir çabanın içindeyiz –elimdeki dilekçeyi uzatarak- burada belirttiğim kolaylaştırıcı belgeye ihtiyaç duyuyorum,” dedim.
Uzattığım dilekçeyi incelerken, kendim hakkımda ben birkaç cümle daha ilave bilgi vereyim diye:
“Efendim, daha önce Malatya’da tabip Odası Başkanlığı yaptım, Kızılay il Başkanlığı yaptım, Afrika’nın birçok ülkesinde bulundum…” dedim.
Başını evraktan kaldırıp gayet sakin bir şekilde:
“Şimdi, bütün bunları nereden bilelim ?”
O an için sade bir şaşkınlık yaşadım.
Hani dese ki bu afet sürecinde talep ettiğiniz belgeyi şu şu gerekçelerle vermemeyiz, anlarım. Kendim de yıllarca idarecilik yaptım. Ne var ki zihnimde geçirdiğim bu “makul gerekçeli ret” ile alakalı değil de hekimliğim ile alakalı soru gelince kısa süreli şaşkınlığım her halde halen üzerimdeydi.
Hekimlik kimliğimi gösteriyorum.
“ Evet, nerden bilelim ?”
Biraz zaman alsa da e- dernek, DERBİS Sistemi’nden belgemi gösterdim.
Anlaşılan depremde sınava tabi tutulmak da varmış, diye içimden geçiriyorum. İçinden geçtiğimiz zorlu süreçten olacak, diye düşünerek bekliyorum.
“Kızılay’da başkanlık yaptın?”
Vurgusu ile bak bu zor soru işte! Şu an için hemen belgesini, başkanlık yaptığım döneme ait yerel ve ulusal haberleri bulmaya çalışmam sayın valimizin de zamanını almak demek.
“ Bende, Kızılay Bölge Kan Merkezi” Müdürü Dr. Serdal UCUZ’un telefonu var açayım görüştüreyim.”
Vali bey çok sabırlı.
Telefonun öbür ucunda Dr. Serdal Ucuz.
Diyafon açık.
“Buyur başkanım,” diyor o her zamanki kibar ses tonuyla.
Vali Bey telefonu aldı. Artık o konuşuyor.
“Burada bir doktor arkadaş var, ben Kızılay Başkanlığı yaptım, diyor”
“Serdal’ın sesi:
“Evet, Başkanımızdı”
“Pardon sizin adınız ne?”
“ Serdal Ucuz”
“Tamam ,ben de Kızılay Kan Merkezi’nde bir doktor tanıyorum. O siz değilsiniz.” Deyip telefonu kapattı. Kendi telefonundan bir isim aradı üşenmeden.
Bu sefer sabırla izleme sırası bende.
“Efendim, bizim sağlık camiası az buçuk tanır beni, ” diyorum halen ilave bilgi vererek.
Nihayet aradığı doktoru buldu. Aradı. Hal hatırdan sonra sorusunu sordu. Diyafon yine açık. ( aradığı Doktor öyle sanıyorum ki Kızılay Kan Merkezi’nde çalışıyor)
“ Doktor Ali Yalçın, diye bir doktor tanıyor musun?”
“Hayır, Sayın Valim.”
Bana dönerek:
“Bak tanımadı ”
“Acaba kaç yıldır Malatya’da diye soruyorum gayri ihtiyari”
Soruyor.
“Bir yıldır”
Telefonu kapattı.
“Bak tanımadı,” dedi yeniden.
Evrakımı bana uzatarak ,nihayet, talep edilen belgeyi veremeyeceğini söyledi.
“Sayın Valimiz bugün gelir mi?” Diye son kez de ben sordum.
Malatya Valisi Hulusi Şahin’i kast ediyorum.
“Beklerseniz akşam beş gibi burada olur.”
Saatime baktım. İki saat vardı. Vali Yardımcısı Mehmet Öz’den aldığım kararlılık ile iki saat bekledim. Vali Bey gelince de içeri girdim. Baktım , Mehmet Öz’ün odasında gördüğüm polisi memuru da yanımda beni dinliyor. Daha ağzımı açmıştım ki elimdeki evrakı alan Valimiz Hulusi Şahin:
“Doktorum ,seni biliyorum, “dedi ve dilekçemi okudu.
“Efendim talebim bu yönde, yakınlarımdan dokuzunu depreme verdim ama bu çabamın bugün değerli olduğunu düşünüyorum, ” dedim.
Vali Bey dilekçemin altına kendi el yazısıyla “Yetki Notu ”nu yazıp mühürledi.
“Haydi, Allah yardımcınız olsun! ”Dedi.
Polis memuru ile kısa süreli göz göze geldik.
O gün az daha bekleyip açık kapıdan Mehmet Öz’ü uzaktan izledim. İnsanlar ile ilişkisine baktım sabırla… Aklıma, hafızama takılı kaldı.
Bir gün sonra , 12 Şubat’ta, elimde Yetki Belgem ,telefonla vaziyete katkı veriyorum…
Elazığ, Bingöl, Diyarbakır, Muş illerinden gelen yardımların şehir girişinde jandarma kontrollerinden rahat geçmesi için belgemin resmini telefondan gönderiyorum. Başka derneklerin işlerini çözmede de bu belge işe yarıyor! Sayın Hulusi Şahin Valimize defalarca teşekkür ediyorum içimden.
Kuruluşunda katkılarımın olduğu Pir Sultan Abdal Derneği’nin Aşevi ‘nin çorba ikramına davetliyim. Latife Hanım’ın misafiri olarak parkta ben ve Memet Ali Başıböyük oturup çorbamızı içerken kuvvetli bir sarsıntı ile sarsılıyoruz. Telefona baktım Saat 12:04 ‘ü gösteriyor. Haberlere düşüyor. “Yeşilyurt ilçesinde saat 12.04'te 5,6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.”
Yeşilyurt ilçemiz bu depremle yerle bir olmuştu. İlçeye gidiyoruz. Her taraf harabeye dönmüş.
Yolda, AFAD ile sorun yaşayan yardım malzemesi taşıyan araçların sorunlarını çözmeye çalışıyorum.
AFAD’ın yolunu tutuyorum. Anlaşılan o ki felaket daha da derinleşiyordu.
Şimdilik her şey yolunda lakin AFAD ile çakışan yollarımızda, malzemelerimizi özenle toplayıp bize gönderen gönüllü emektarlarımız için zaman zaman sorunlarımız oluyor.
Dört tır malzememize el konuldu. Olsun! Yeter ki yerine ulaşsın!
Böyle düşünüyorum lakin daha fazla malzemeyi AFAD’a “kaptırma” riskimiz de yok değil. AFAD Şube Müdürü Mustafa Özden’i bulup acilen bu sorunu çözmeliyim.
Yine odasının önündeyim.
Vakit akşama evirilmeye başlamış…
Yine, Mustafa Bey ne zaman gelir ,diye soruyorum.
“O artık gelmez” dedi sakince, sonra da önündeki evraka daldı.
Bir başkasına sormaktan öte çare yok. Bir hanımefendiye yönlendirildim. Konuyu özetledim. Mustafa Bey’i de sordum. Kadıncağızı gözleri doldu.
“Sanırım bilmiyorsunuz, Şube Müdürümüz Mustafa Bey ,eşi ve kızı enkazda kaldılar. Kurtulamadılar.”
Orta yerde ağlama nöbetine giriyorum.
Namaz kılmak için evine çıkmış. Orada depreme yakalanmışlar…Allah rahmet etsin. O güzel yüreği, dürüstlüğü, görevini yaparken gösterdiği hassasiyeti ve güzel kimliği ile Rabbim ona ve ailesine rahmet etsin! Amin!
Birden aklıma vali yardımcısı Mehmet Öz geldi… Nerden bileceğiz daha neler bekliyor bizi…