Hafıza Yazısı: 35 - (Memet Ali BAŞIBÖYÜK / Atmalılar Derneği Başkanı)
Ailemden herkes il dışına gittiğinden bir başıma kalmıştım. Var olan durum karşısında empati yapıyorum, sorumluluklarım gereği Malatya’dan çıkmamam gerektiğine dair bir kanaate varıyorum. Atmalılar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı olarak burada kalıp azına çoğuna bakmadan katkı vermek durumundayım. Paşaköşkü Çocuk Parkı’nda kurulan çadırların birinde kalmaya karar verdim. Çadırlardaki yaşamın zorluğuna rağmen, el birlik, bulunduğumuz mekanı daha yaşanılır, fiziki olarak da daha iyi hale getirdik.
Afet dayanışma Platformu oluşturulmuştu. Olabildiğince farklı sivil toplum kuruluşları oraya dahildi. Ben de dahil oldum ve Dr. Ali yalçın ile beraber bir çok yere adeta noktasal tespit yaparak ulaşmaya çalıştık. Çok sayıda ziyaretler gerçekleştirdik. Malatya’da hiçbir ayrım gözetmeksizin çalışmanın güzel örnekliğini gerçekleştirdik.
Bir yandan da çadırlarımızda planlamalar yapıyorduk. Bir avuç insanın neler başarabileceğine şahit oldum. Çok acılara tanıklık ettim…
Bir gece; mahalle sessizliğe teslim ve ıssızlık içindeydi. Gece, yanılmıyorsam saat üçte telefonumun çalmasıyla uyandım. Elbistan Karahasan dernek başkanı Şerif Aybakar teflondaydı. “ Turgut Özal Tıp Merkezi’nde hastanesindeyim, acil gelesin!” dedi. Alelacele hazırlanıp gittim. Depremde ailesini kaybeden bir akrabasının bunalım sonucu şakağına silah dayayarak intihara teşebbüs etmesi çok üzücüydü. Elbistan’dan getirilen hasta için Dr. Ali Yalçın‘ın gerekli aramalar yaparak devreye girmesi hasta yakınlarını mutlu etmişti. Gece dörtte eksi 12 derecede Şerif Aybakar ve diğer yakınlarını Elbistan’a götürmek için yola düştük. Çok zor bir yolculuk oldu. İntihara teşebbüs eden kişinin vefat ettiğini daha sonra öğrendim. Deprem çok acı vericiydi.
Depremle beraber hayat da devam ediyordu. Mahallede kalan çok az ev vardı. Onlar imkanı olmayan ve çaresiz de olsa, bizler gibi, Malatya’yı terk edemeyenlerdi. Çadırlarda kalanlar doğal bir dayanışma oluşturmuştuk. Akşam benim çadırın etrafında toplananların ihtiyaçları not alıyorduk. Yeri geldiğinde de Afet dayanışma Platformu ile irtibatlıydık. Platformda Kızılay’dan tutun İHH, İyilikder ve daha birçok kesimden arkadaşlar vardı. Birlikte Malatya’nın neresinde ihtiyaç varsa ulaşılıyordu.
Bir süre sonra kendi dayanışma kamplarını oluşturanlar, kendi depolarını oluşturanlar olduysa da bizi herkese yakın duran ve dayanışmamızı herkesle beraber yürüyerek yapma taraftarı olarak sürdürdük.
Belki de işin doğası gereği daha içe kapanmacı daha dar alana veya kendilerine yakın olana dönük yüzlerle çalışmalar devam ediyordu. Denilebilir ki Malatya’ da bir aşamadan sonra, gruplaşmış bir kamp alanı içerisinde örgütlü çalışmaya eğilim de vardı . sanırım bu kendiliğinden oluşuyor…
Bizden bahsederken de “biz” diyorum… Daha önce de dediğim gibi, bizde her kesimi ziyaret etmeye eğilimli kalbimiz vardı. Yardımlar yerinde ve zamanında ihtiyaca göre veriliyordu. Bu manada Rışvanlılar Derneği ve Atmalılar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği olarak adımızda belli bir kesim hatırlatıcı varsa da bizler bunu asla yansıtmadık. Bu özelliğimizi fark edenler bizimle irtibata geçtiler. İstanbul’dan ,Güneydoğu’dan sivil toplum kuruluşları bizimle irtibatlı çok yere nakdi ve gıda yardımları yaptılar. Biz de bir ekip oluşturarak bu yardımları Afet dayanışma Platformu’nda olan arkadaşlarla paylaştık, yeri geldi onlardan eşit ve adil adresler alıp oralara gittik. Bu şekilde yüzden fazla aileye biner, durumlarına göre de iki biner Türk liralık katkılar verdik. Daha doğrusu dağıtıma aracı olduk. Çalışmasını mükemmel gören dostlar daha çok parasal yardımları birlikte dağıtmak amacıyla nokta atışı yapan ve bizlerle birlikte olan, Arapgir Aşağı Atmalılar Bölükbaşı ailesinin öncülüğü, Elbistan Karahasanlılar Derneği, İstanbul Otobüsçüler Derneği, Atmani Vakfı, Almanya, Kemal Düzova ,Bingöl Dayanışma, Ağrı Dayanışma, Antep Dayanışma , Urfa Dayanışma, Pazarcık Dayanışma, Tunceli ( Dersim ) Dayanışma, Doğanşehir Dayanışma, Darende Dayanışma organizasyonları tüm farklılıkları bir arada tutarak; şahsım, Dr Ali Yalçın ve Atma Dernek Yöneticisi Rıza Parlak’ın , Bahoz Şavata’nın destek projeleri ile sayısız insanlarımıza moral verdik. Hiç unutamayacağım , hafızamda kalan Dr. Ali Yalçın ve eşinin ilk ziyaretleri. Hala hafızamda. Evlerinin açık ve müsait olduğunu, üst baş değişmeye, banyoya girebileceğini söylediler. Bu söylenenleri ben düşünemezdim. Gözlerim yaşardı. Her ne kadar hayır desem de onlar benim halimden anlıyordu.
Park artık yaşam alanımızdı. Herkes gönüllü görevliydi. Tüm soranlar akşam rapor edilirdi ve yarın iş başı yapılarak çözülürdü. Akşam çadıra dönünce mahalle halkıyla soframız ve sorunlarımız paylaşılarak Malatya’nın durumu değerlendirilirdi. Kuyuönü Kampı, Zaviye Mahallesi Kampı… Yeni çadır kurma alanları oluşturarak biz garibanların çadırlarının sayısını arttırıyorduk. Her deprem oluş anında insanların şehri terk edişi, çaresizlikte kalanların durumu ve çadır kurarak mutlu olmaya çalışanlar… Akşam herkes bir öyküsünü anlatırdı ve ben burada bizleri doksan günlük çadır hayatında hiç yalnız bırakmayan , günde üç kere arayan Gülen Ortopedinin İstanbul’da sahibi olanlar Yurdagül Tekin bizleri sorunlarımız için araması ayrı bir duygu… Ali Bey’in eşi ile birlikte, eksik fazla malzemeyle pasta yaparak çay koy geliyoruz demesi, ayrı bir ilgi…
Çabalarımız tam anlatılmazsa da gelecek nesillere aktarılmalıdır. Amaçları, yardımlaşmaya siyasi bakılmaksızın her kuruma koşabilmek olanlardan oluşmuş bir yardımlaşma, dayanışma ruhu… Dr. Ali Yalçın’ın Pir Sultan Abdal Derneği’ne yer tahsisi, çadır temini için Battalgazi Belediyesi ve Yeşilyurt Belediye Başkanları ile görüşüp, aşevi kurulumu ve çadır için yer teminini nasıl sağladığına şahidim. Dayanışmaya gönderilen tüpleri ve yardımları birlikte aşevi için taşımamız ve AFAD’ ın el koyduğu tırlarını nasıl kurtardığını, Yeşilyurt Kaymakamlığından çadır alarak kurduğunu, ve siyasi bir bakış olmadan çok içtenlikle hizmetleri anlatarak ve Pir Sultan’da hazırlanan lokmanın ramazan ayına denk gelmesiyle, Dr. Ali’nin iftar saatine göre yemesi ayarlanması, uzun çadır sohbetleri, depremin daha sonraki bırakacağı izler ve günümüz koşullarında bu dayanışmanın önemini , hafızalarda iz bırakacağı anıları anlatan HAFIZAMDA KALANLAR ve şu anki koşullar da halen yan yana ve kol kolayız.
Depremin bıraktığı bu yıkıcı şiddetinden ders çıkararak ayakta duranlara ne mutlu. Ama depremi fırsata çevirip insanları zora sokanları gördükçe hep isyan ediyorum.
Depremde hafızamda kalan değerli arkadaşların yazılarını okudukça, her anı yaşamış gibi okuyarak, yazı bitiminde derin bir hüzün içinde ,bir yandan iyilik yapanlar, bir yandan acı çekenler bir yandan can havlıyla evini terk eden ve bunu fırsat bilerek hırsızların çoğalması çok acı verici.
Ama sonuç olarak insanlığıyla , merhametiyle empatisiyle öne çıkanlar hafızamda kalan güzellikleri doksan günlük çadır hayatında yaşayarak veren elin alan elden üstün olduğunu gördüm .
Saygılarımla...