Hafıza Yazısı: 19 (Eray ÖZDEN )
5 Şubat 2023.
Hayatımız için sıradan bir gün. Rutin işlemler yapıldı, çocuğun okulu için hazırlıklar tamam. Artık uyku vakti.
6 Şubat saat 4 civarı namaz için uyanığım ama ayakta değilim hafif bir sarsıntı hissettim. Sakince ayağa kalkıp çocuğun yanına gittim. Sarsıntı şiddetlendi. Panik olmasın diye evdekileri sakinleştirmeye çalışıyorum . Elazığ depremi yaşandıktan sonra, evde, kendimiz için güvenli bir nokta oluşturmuştuk. Orada bekliyoruz. Depremin sarsıntısı yavaşladı duracak herhalde demeye kalmadan daha da şiddetlendi. O an her şeyin sonu sanki. Sesler, kırılan bir şeyler, korkunç bir ses ve eşimin sesi… Bu hal sanki bitmeyecek…
Depremin artık durduğuna kanaat getirdiğimiz an, hızlıca evden çıkmaya çalışıyoruz. Evde yatılı misafir de var. Herkes dışarı çıkmalı. Merdivenlerden aşağıya iniyoruz. Misafirimiz olan yaşlı inmekte zorluk çekiyor . Merdivenlerde döküntüler inmeyi zorlaştırıyor. O anda bir deprem daha oluyor… Sonradan öğreneceğimiz bu deprem 6 ‘nın üzerindeymiş. Misafirimiz : “ Beni bırakın, siz gidin canınızı kurtarın!” deyince eşim müdahale etti. “Gerekirse sürükle ama indir.”
Büyük bir zorlukla, sağ salim aşağıya indik.
Arabaya bindik; âdeta kaçarcasına en güvendiğimiz, terk etmek aklımıza dahi gelmeyen mekânımızdan uzaklaşıyoruz.
Daha güvenli bir yer…
Neticede spor salonuna geldik. Uygun bir alanda bekliyoruz. Lapa lapa kar yağıyor dışarda. Bir süre sonra, temel ihtiyaçların karşılanması çabaları… Su ve yiyecek geldi. El birliği ile arabadan depoya taşıyoruz. Aklımdan, bu gece burada kalalım yarın eve geçerim, diye geçiriyorum . Burada ne kadar kalınabilir ki!
İkinci deprem Özalper Mahallesi’nde araçta yakalandık. Asfalt deniz dalgası gibi dalgalanırken aracı tutamıyorum. Ve toz bulutu…
Yıkılan binaların içinde ne tarafa gideceğimizi şaşırmış durumdayız. Artık neresi güvenli bilemiyoruz.
Amcama ait iki katlı bağ evine gitmede hemfikir olduk. Bağ evinde 50 kişi bir aradayız! Baba tarafım ve gelenlerin tanıdıkları… Isınma ciddi bir sorun. Dışarısı buza kesmiş ve ev devamlı sallanıyor. Bir ara telefonum çaldı. Tekirdağ’ dan aranıyordum: “Abi evden çıkın daha büyük bir deprem olacakmış , saat 9 da!” Ardından başka bir telefon Antalya’ dan. Aynı ifadeler . Başka bir telefon İstanbul’dan. Yanımızdaki diğer kişiler de aynı ifadelerle aranıyor…
Gece saat 9 da daha büyük bir deprem daha yaşıyoruz.
Bir şeyler yapmak adına kendimizce konumlandık: Yaşlı genç 50 kişi arabalara yerleştirildi. Arabalar bahçenin yoluna mesafe bırakarak dizildi. Daha büyük bir deprem olmasını bekliyoruz.
Saat 9 deprem olmadı. Yine de biraz daha bekleyelim, belki biraz gecikmiştir. Deprem olmadı. Demek ki zor zamanların yalan haberlerinden bu bizimkisi. Hatay’da baraj yıkıldı, gibi.
Haber yalan lakin bizdeki tedirginlik gerçek. Bu ruh haliyle sabahı beklemek…
Uykusuz bekleyişle sabah oldu. 50 kişiyiz, yemek yok… Bir şeyler yapılmalı . 3 kişi arabaya binip yiyecek aramaya başladık. O güvendiğimiz marketlerin hepsi kapalı. Ekmek yok, su yok, hiçbir şey yok. O anda Taştepe’ de varoşlarda Kahraman Bakkal açık . İçeride, malzemeler yerlerde. İstediğimizi alabilir miyiz, diyorum, “tabi!” diyor ve ekliyor “her şey yerde kusura bakmayın" diyor. Hemen makarna , yağ pirinç ,mercimek , un , fasulye alıyoruz. Bakkal abi, “elektrik yok, tartı çalışmıyor tahmini olarak 2 kilo gelir bunlar” diyor. Diğerleri ile birlikte bir rakam söylüyor. Rakam şaşırtıcı! Deprem öncesi ile aynı! Fırsatçılık yapmıyor! Evet, gerçekten de adı gibi kahraman bakkal!
Her zorluktan toparlanmak de bir şekilde oluyor. Her zorluk içinde kolaylık da barındırıyor…
8 Şubat sabahı kapı çaldı. Elazığ’dan misafirlerimiz var. Çorba, ekmek ve su getirmişler. Evde herkes sevinç içinde. Çorba ve ekmeğe seviniyoruz.
9 Şubat.
Yine Elazığ’ dan başka bir ekip, kavurma pilav salata çorba yapmış getirmişler. Afiyetle yiyoruz. Şu anda düşünüyorum da Elazığ depreminde ben ne yaptım diye, hiç bir şey!
Aracımı, benzin yok diye yol kenarına bırakmıştım. Bir fırsatını bulup Malatya’dan çıkmalıyız. Herkes bir yerlere gidiyor ama yakıt bulmak imkansız. Kaynımın arkadaşının arkadaşı, duymuş benzin ihtiyacım olduğunu, aradı aracı sordu, kaç litre aldığını sordu. Elazığ Karakoçan’dan yola çıkmış geliyormuş, yanında yakıt ile. Beni de alıp aracın yanına gittik. O kadar ince düşünceli ki gelirken yanında tamirci de getirmiş, ola ki araç çalışmaz ise... Araca yakıt kondu araç çalıştı. Yine de emin olmak için biraz beklendi. Her şey tamamdır. Cebimde bir miktar nakit var onu gelen arkadaşa verip geri kalanı da hesabına göndereyim dedim . Tüm ısrarıma rağmen kızdı almadı . “ Ne demek abi sen zor durumdasın. Para falan istemez . Biz aynı durumda olsak siz de aynı şeyi yapardınız.” Düşündüm, yapmamıştım. Her ne kadar normal zamanda Malatya-Elazığ çekişmesinde birbirimiz ile çatışma halinde olsak de şimdiki zor zamanımızda yanımızdalardı. Bunu unutmamak lazım.
Yakıt sorunumuz hallettik, şükür. Yola düşmek lazım . Yolumuz belli, Konya’ya gideceğiz. Eşim yaşadığımız felaketin etkisinde ağlıyor. Konya da alışveriş yapıyoruz. Malatya’dan geldiğimiz anlaşılınca tavırları bizden yana değişiyor. Paramızla mal alıyoruz. Eşim, dağılmış psikolojisinin hissedilmesiyle kendisine yönelik acıma yüklü bakışlardan etkileniyor, ağlıyor.
Konya’da arkadaşın babaannesine gittik. Kadın tek başına yaşıyor. Etrafımızda dört dönüyor. Bir ihtiyaç var mı, deyip devamlı bir şeyler getiriyor.
Depremin yıkıntılarından Konya’nın sükunetine gelip de dışarı çıktığımızda herkesi gayet normal bir hayatın içinde geziyor görmek çok etkileyici. Gündemlerinde deprem yok, gündelik yaşamları devam ediyor. Bu ikilem değişik geliyor. Belli ki dışımızdaki dünyadan bize bakanlar üzerimizdeki yabancılığı fark ediyorlar. Sorup da depremzede olduğumuz, Malatya’dan geldiğimiz söylendiğinde ihtiyacımız olup olmadığı soruluyor. Ne yapabileceklerinin telaşına şahidim.
Depremzede olarak bir mekanda kalıcı olmak zor.
İl il gezmeye devam ettik. Belli sürelerle Ankara, Sivas, Trabzon , Rize, Samsun , Amasya illerinde bulunduk. Her yerde, deprem bölgelerine yardım için, hemen herkesi güçleri nispetinde bir şeyler yapmaya çalışırken gördük. Bu yüzden büyük bir milletiz ve zorlukta düşünce birlik olup ayağa kalkmaya çalışıyoruz. Çok örneği var tarihimizde
FOTOĞRAFLAR: Burhan KARADUMAN