Kıymetli Hemşehrimiz İsmail KAPAN 2 Şubat 2024 tarihinde Türkiye Gazetesi'ndeki Köşesinde kaleme aldığı yazısında Değerli Büyüğümüz Kıymetli Abimiz Rahmetli Kazım AYAYDIN beyden bahsetmiş kendisine çok teşekkür ediyoruz ve yazı dizisini paylaşıyoruz haber sitemizde;
Kâzım Ayaydın'ın ardından...
İsmail KAPAN
Türkiye Gazetesi / 1 Şubat 2024
12 Eylül 1980 öncesinde, gençliğin ideolojik namluların tam hedefinde olduğu bir dönemde; milliyetçilik ve vatanperverlik adına büyük mesuliyet yüklenen ve bu uğurda çok eza cefa çeken değerli dava adamı, merhum Avukat Kâzım Ayaydın geçen hafta bugün Hakkın rahmetine kavuştu… Malatya Pütürge’nin has evladı, kıymetli hemşehrimiz tam bir beyefendi, dost ve arkadaş canlısı, bu ülke insanının güzel hasletlerini kendinde toplamış bir kişiydi. Daima yüzü gülen, kim olursa olsun insanlara karşı çok kibar ve nazik bir şahsiyetti. 12 Eylül öncesi ortamda MHP Gençlik Kolları Başkanlığı yaptı. Nezaketi ve farklı ideolojide de olsa, insanlara karşı gösterdiği hoşgörü sebebiyle olsa gerek, Demokrat Kâzım lakabı ile anılıyordu. Kâzım Ayaydın yüklendiği çetin görevler dolayısıyla, büyük sıkıntılarla yüzleşti, mahkemelerde yargılandı ve bir müddet hapis yattı. Bu olaylar tahsil hayatını da doğrudan etkiledi. Ama asıl büyük zorluk, o dönemde temayüz etmiş kişilere yönelik tehlike ve tehditlerdi şüphesiz.
Bir gün Sultanahmet Meydanındaki Adliye Binası önünde, Kâzım Abi’yi yüzü kan revan içinde, elinde şikâyet dilekçesi ile gördüğümde çok üzülmüştüm. Komünistlerin saldırısına uğramıştı… Ancak Kâzım Abi hiçbir vakit zorluk ve sıkıntılar karşısında yılmadı. Onun vatanseverliği, her zorluğu aşmasında güç kaynağı teşkil ediyordu. Sonraki yıllarda avukatlık yanında siyasete de devam etti. MHP’de iki dönem milletvekili adayı oldu. Kâzım Abi özetle bir gerçek milliyetçi olarak, her zaman bu vatanın hayrına çalıştı.
Peygamber efendimiz (aleyhisselâm) “Ölülerinizi hayırla yâd ediniz” buyuruyor. Yaklaşık yirmi sene önce, bir ramazan günü akşam saatlerinde, Çemberlitaş’tan Bayazıt’a doğru yürürken, gür bir ses “İsmail Bey İsmail Bey…” dedi. Yukarıya baktım, merhum Kâzım Abi, bürosunun penceresinden bana sesleniyordu. İftara davet etti… Başka bir program sebebiyle, nazik davetine icabet edemedim. Ama o misafirperverliğini bihakkın ifa etmişti.
Merhum Kâzım Abi’ye ve cümle geçmişlerimize Cenab-ı Hak gani gani rahmet eylesin…