Hekimhan Ulugüney İstasyonu
Her istasyon, kavuşmaların, ayrılıkların ve gurbete gidenlerin ortak noktasıdır. Bazı istasyonlarımız ise nice hikayeler saklar bağrında.
19 Haziran 2024 tarihinde, yol arkadaşlarım Adil Aktaş ve Ömer Gül ile birlikte Malatya Çetinkaya Demiryolu hattının bir durağı olan Ulugüney İstasyonu’nda vagon okulunu görmek için Malatya’dan yola çıktık. Yol arkadaşım Adil Hoca ile yaptığım geziler, biraz daha bilinçli ve hikayesi olan yaşanmışlıkları, kıyıda köşede kalmış kahverengi levhası olmayan tarihi eserleri ve kültürel olayları derinleştirmek amacıyla yapılan manevi yolculuklardan ibarettir.
İstasyonun arkadan görünüşü
Bu demiryolu hattı, 1936-1937 yılları arasında, o zamanki adıyla Devlet Demiryolları Umum Müdürlüğü olan TCDD tarafından inşa edilmiştir. Eski bir gazete olan Tan'ın 15 Haziran 1937 tarihli arşivinde bu hattın yapımına dair haberler bulmak mümkündür.
Tan 15 Haziran 1937 gazete arşivi.
Ulugüney DDY İstasyonu, Malatya'nın Hekimhan ilçesi Hasançelebi Mahallesi’ne bağlıdır. Malatya ile Hekimhan arası 83 kilometredir ve Hekimhan'dan Ulugüney İstasyonu'na 22 kilometrelik bir mesafe bulunmaktadır.
Yolcu treni sırasıyla en önde lokomotif olur, içinde makinist ve ateşçi bulunurdu. Daha sonra furgon dedikleri özel bir vagon vardı. Bu vagon, posta ve kıymetli evrak taşırdı. Kompartıman dedikleri yolcu vagonları, arkasında açık ve kapalı yük vagonları olurdu. Trende görevli katar şefi, katar muayene şefi, kondüktör, bagaj kondüktörü ve gardfren görev alırdı.
Biletler istasyondan alınır, birinci, ikinci ve üçüncü mevkii olarak ayrılırdı. Biletleri kondüktör elindeki aletle (pens) delerek kontrol ederdi. En sonunda katar muayene şefi görevli memurları yanına alır, genel kontrole çıkar, bileti olmayana ceza yazardı.
Malatya TCDD Gar
TCDD’ nin eğitim hizmetleri konusunda yapmış olduğu çalışmalardan,
geçmişe yönelik unutulmuş bazı bilgileri ve buna dayalı bir vagon okul hikayesini anlatıyorum...
Bir başka internet araştırmamda şöyle bir bilgiye ulaştım.
"Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı TCDD nin beraber gerçekleştirdiği eğitim ve sağlık treni oluşturulması kararlaştırılarak, okulu olmayan küçük istasyonlarda vagonlar içinde eğitim ve sağlık hizmetleri verilmesi düşünülmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Eğitimdeki yenilikler, halk sağlığına ilişkin yararlı bilgiler
Anadolu insanının ayağına götürülsün, insanımız kendisi ve çevresi konusunda bilgi ve bilinç sahibi olsun, Anadolu’da görevli insanlar Cumhuriyet yönetimini yanlarında görerek güç alsınlar istenmiştir.
Fotoğraf alıntı: Bir Sevdadır Demiryolu Facebook- Seyfettin Demir
Eğitim vagonu, Sinema vagonları, sağlık vagonları, istasyonlarda bulunan kitaplıklar, atölye ve fabrikalarda halka açık ücretsiz meslek kursları,
pansiyonlu okullar, amatör tiyatro çalışmaları gibi sosyal etkinliklerle TCDD, Cumhuriyetin ilk yıllarında toplumsal kalkınmaya
öncülük etmiştir."
***
Haziran sıcağının kavurduğu öğle vakti, güneşin en tepeye yükselip yeryüzünü kızgın demir gibi ısıttığı bir zamandı. Bu yakıcı sıcaklık altında, kaderine terk edilmiş, yıkılmış ve kaldırılmış yüzlerce demiryolu ara istasyonundan biri olan Ulugüney İstasyonun arkasında arabamızı park ettik. Her yer sessiz ve ıssızdı. İstasyon ayakta sağlam bir şekilde duruyordu. İstasyonun dört bir yanı , Paslanmış demiryolu rayları, sararmış kurumuşn otlarla kaplanmış.Harabeye dönmüş bu yer, derin bir hüzün ve nostalji kokuyordu.
Burada bir zamanlar canlı bir hareketliliğin olduğunu ama şimdi yalnızca geçmişin izlerini taşıdığını anlatıyordu.
Sözünü edilen vagon okulu görmek için buradaydık; geçmişte çocukların cıvıltılarıyla dolup taşan, vagon okul yerinde yoktu. Tek bir ayak izinin bile olmadığı, etrafını otların kap istasyonun önündeki boş bir tahta sandalye bizi uzak diyarlara götürdü. İstasyonların bu yalnızlığı insanı derinden yaralıyordu. Adil öğretmenimle birlikte bu yalnızlığa bir an olsun son vermek istedik. Tahta sandalyeye oturup, istasyonun sessizliğini ve hüzünlü atmosferini ölümsüzleştiren bir fotoğraf çektirdim.
Adil Hoca, 1980'li yıllarda Hasan Çelebi Sağlık ocağnda sağlık memuru olarak çalışmış. İstasyonun 100 metre arkasında vagon okulunun bulunduğu alanda bize Vagon okul anısını anlatıyordu. Tam bu sırada, uzaktan gelen bir tren sesi duyuldu. Homurtulu bir tren düdüğü, hız kesmeden yankılandı havada. Ardından gelen uğultu, havayı doldurdu ve tren, saniyeler içinde gözden kayboldu.
Bir zamanlar bu ara istasyon, hareketli ve canlı bir yerdi. Vagon okulunun öğrencileri, İstasyonda çalışan şefler, hareket memurları, makasçılar ve manevracılar, her gün demiryolu boyunca gelip giden trenlerin düzenini sağlarlardı. Köy ve mezralarda yaşayan yolcular, bu istasyonda inip biner, gurbet ellere okumaya, çalışmaya, hastaneye veya askere gitmek için buradan yola çıkarlardı. Trenlerin gürültüsü, yolcuların telaşı ve istasyon çalışanlarının koşturmacası, burayı canlı ve enerjik bir mekân haline getirirdi.
İstasyonun sessizliği, eskiden burada çalışan görevliler, bekleyen yolcular ve vagon okulun öğrencileriyle dolup taşan günleri hatırlatıyordu. Artık ne telaşla koşuşturan görevliler ne de heyecanla bekleyen yolcular vardı.
Trenden el sallayan yolcuların neşeli yüzleri de artık yoktu. Bu istasyon, zamanın ve anıların sessiz tanığı olarak, ıssız bir dağ başında kaderine terk edilmiş halde duruyordu.
Bu hikayenin belirsizliğini daha da artırıyor. Bu okul, yıllar önce buradaki çocukların eğitim alabilmesi için büyük bir umut kaynağıydı. Bir vagon, sınıf olarak düzenlenmiş ve çocukların eğitim ihtiyaçları bu şekilde karşılanmıştı. Şimdi ise, bu vagonun akıbeti bilinmiyor. Keşke bu vagon okul bulunsaydı da Malatya'da Sanat Sokağı'nda bir eğitim müzesi olarak sergilenseydi.
İstasyonda Çam, dut ve elma ağacı
İstasyon binasının sessizliği ve terk edilmişliği, bir zamanlar yaşanan hareketli günlerin anılarını saklıyordu. İstasyon terk edilmişliğin verdiği hüzünle doluydu. Dut ağacının gölgesinde kapıları kilitli, yetim ve öksüz bir binanın Van Gogh sarısı duvarları, yılların verdiği yıpranmışlıkla adeta hüzün saçıyordu.
İstasyonun civarındaki dut ağacı, binanın hüzünlü hikayesini dinler gibi sessizce duruyordu. Binanın sararmış duvarları, ölümünü bekleyen bir insan gibi, zamana karşı direniyordu. Bu istasyon, geçmişteki hareketli günlerini, çocuk seslerini ve eğitim aşkını özlemle anıyor gibiydi.
Ulugüney İstasyonu’nun bu hüzünlü hali, Anadolu’daki pek çok köy okulu ve ara istasyonun kaderini yansıtıyor. Eğitim için harcanan çabalar, yapılan fedakarlıklar ve yaşanan zorluklar, bu tür hikayelerle günümüze ulaşıyor. Bu istasyon ve vagon okulun hikayesi, Cumhuriyet döneminde Anadolu’da eğitime verilen önemi ve yapılan fedakarlıkları anlatan önemli bir örnek olarak hafızalarda yerini alıyor. Bu hikayeyi araştırmak ve yazmak, geçmişin izlerini günümüze taşımak adına büyük bir sorumluluk taşıyor.
İstasyon binasının sol tarafında, geniş dallarıyla gökyüzüne uzanan kocaman bir dut ağacın dallarından koparak yayılan kuş cıvıltıları, adeta istasyonun sessizliğini bozan neşeli bir melodi gibiydi. İstasyonun gölgesinde, arkadaşlarım Adil ve Ömer öğretmen ile birlikte dut ağacının tatlı meyvelerini afiyetle yedik. Olgunlaşmış dutların tatlı suyu ellerimizi yapış yapış edince, soluğu istasyonun çeşmesinde aldık. Soğuk suyun altında ellerimizi yıkarken, çeşmeden akan suyun serinliği bize yaz günlerinin sıcaklığını unutturuyordu. Bu dut ağacı ve istasyon, gezimizin unutulmaz anılarına ev sahipliği yapıyordu.
Ulugüney istasyonu
### Türkiye Cumhuriyeti'nin Eğitim Mücadelesi: Vagon Okullar
Eğitim tarihimizde önemli bir yere sahip olan istasyonlarda ki vagon okullar, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından kurulan ve kırsal bölgelerde eğitim hizmeti sunan özel okullardır. Bu okullardan biri de Malatya'nın Hekimhan ilçesine bağlı Ulugüney İstasyonu'ndaki vagon okuldur. Vagon okullar, istasyon personelinin, demiryolu işçilerinin ve istasyona yakın ücra bölgelerde yaşayan çocukların eğitim alabilmesi için kurulmuştur.
Bu okullar, sınırlı imkanlara rağmen büyük bir azim ve fedakarlıkla hizmet vermiştir. Kırsal kesimde, birleştirilmiş sınıflarda eğitim veren öğretmenlerden
15-20 öğrencisi için gösterdikleri çaba ile takdire şayan bir mücadele örneği sergilemiştir. Bu öğretmenler, çoğu zaman bir sınıfta farklı yaş ve seviyedeki öğrencilere aynı anda ders vermek zorunda kalmış, ancak bu zorluklara rağmen çocukların eğitimini aksatmamak için büyük bir özveri ile çalışmışlardır.
Ulugüney İstasyonu'ndaki vagon okul, bu mücadelenin somut bir örneğidir. Bir tren vagonunun içine yerleştirilen sınıfta, öğretmen tahtada ders anlatırken, kız ve erkek öğrenciler sıralarında dikkatle derslerini dinlerdi. Vagonun kapısında "Milli Eğitim Bakanlığı Ulugüney İlkokulu" tabelası asılıydı, bu da vagonun bir eğitim yuvasına dönüştüğünü gösteriyordu.
Vagon okullar, eğitim alanında kırsal kesimde yaşayan çocuklar için bir umut ışığı olmuş, onlara eğitim fırsatı sunmuştur. Bu okullar, Cumhuriyet’in eğitim alanındaki kararlılığını ve eğitimin herkes için erişilebilir olması gerektiğini vurgulayan önemli bir adım olmuştur.
Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurduğu vagon okullar, eğitim tarihimizde önemli bir yere sahiptir. İmkansızlıklar içinde bile eğitimden vazgeçmeyen öğretmenler ve bu okullarda eğitim gören çocuklar, Türkiye’nin eğitim seferberliğinin ne denli geniş kapsamlı ve kararlı olduğunu göstermektedir. Bu örnekler, geçmişten günümüze eğitimin önemini ve bu uğurda verilen mücadeleyi bizlere hatırlatmaktadır.
Malatya TCDD Gar
### Eğitim Süreci
Vagon okul, köy çocukları için büyük bir nimet oldu. İstasyon personeli ve köylüler, çocuklarını okula göndermek için artık endişelenmiyordu. Eğitim, demiryolu yolcu vagonunda başladığında, çocuklar büyük bir heyecanla derslere katıldı. Vagonun istasyonda olması, çocuklar için hem eğitici hem de eğlenceli bir deneyim sunuyordu.
Vagon okul, istasyon ve çevresindeki evlerin eğitim açığını kapatmakla kalmadı, aynı zamanda başka istasyonlarda benzer uygulamaların hayata geçirilmesine ilham kaynağı oldu. Bu yaratıcı çözüm, köydeki eğitim seviyesinin yükselmesine katkı sağladı. Vagon okul projesi, köy çocuklarının eğitimle tanışmasında önemli bir rol oynadı ve Hekimhan-Ulugüney İstasyonu gibi vagon okullar eğitim tarihine altın harflerle yazıldı. Bu hikaye, eğitimde yaratıcı çözümler ve yerel ihtiyaçların dikkate alınmasının önemini vurgulayan güzel bir örnek olarak hatırlanmaktadır. Bu güzel hizmet sayesinde demiryolu personeli ve köylüler, yaşama daha güçlü tutunmuş ve motivasyonlarını artırmışlardır.
Bu öğretmenler, vagonun demir parmaklıkları arasından sızan güneş ışığında, her kelimenin hakkını vererek, çocukların gözlerindeki ışığı artırıyordu. Bu minik sınıfta, geleceğin büyük hayalleri filizleniyordu.
Eğitimin Önemi
Bu vagon okul, Anadolu'nun uzak köşelerinde ara istasyonlarda bile eğitimin önemsendiğinin bir göstergesiydi. Öğrenciler, sınıfın içine yayılan demir raylarının sesiyle, Atatürk'ün resmine bakarak ve İstiklal Marşı'nın dizeleriyle büyüyordu. Her şey, kısıtlı imkânlarla bile olsa, öğrenmenin ve öğretmenin bir yolunun bulunduğunu gösteriyordu. Bu küçük vagon okul, bilgiye aç genç zihinlerin şekillendiği, umut dolu bir yerdi.
Köy çocuklarının yaşamlarının vazgeçilmez bir parçası haline gelen Ulugüney İstasyonu’ndaki tren yolcu vagonundan dönüştürülmüş okullarını çok seviyorlardı. Bu sıra dışı okul, onların hayal dünyasını süslüyor ve öğrenme arzusunu körüklüyordu. Her gün, trenin gelişiyle istasyona yayılan kömür kokusu ve demir tekerleklerin raylar üzerindeki yankısı, öğrencilerin heyecanla camlara koşmasına neden oluyordu.
Yolcu trenleri istasyondan geçerken uzun bir düdük çalarak selamlıyordu öğrencileri. Bu düdük sesi, çocuklar için sadece bir selam değil, aynı zamanda dış dünyadan gelen bir merhaba gibiydi. Trenlerin gürültüsü ve düdüklerin yankısı, onların ders aralarındaki sohbetlerine bile konu oluyordu. Çocuklar, trenlerin getirdiği bu hareketliliği severek izliyor, her geçen trenle birlikte uzak diyarlara gitmenin hayalini kuruyorlardı.
Hekimhan Ulugüney'de, ıssız bir dağ başında yer alan tren vagonundan dönüştürülmüş Ulugüney Vagon İlkokulu, yıllarca eğitim öğretim görevini başarıyla yerine getirmiştir. Bir zamanlar hareketli ve canlı olan bu ara istasyon, istasyonda çalışan şefler, hareket memurları, makasçılar ve manevracılarla, öğrencilerle dolup taşardı. Köy ve mezralarda yaşayan yolcular, gurbet ellere okumaya, çalışmaya, hastaneye veya askere gitmek için bu istasyonda inip binerlerdi. Trenlerin gürültüsü, yolcuların telaşı ve istasyon çalışanlarının koşturmacası burayı enerjik bir mekân haline getirirdi. İstasyona yakın köylerden çocuklar, tren vagonundan dönüştürülen bu okulda eğitim alarak umut dolu geleceklerine adım atarlardı. Sınırlı imkanlara rağmen, bu okul bilgiye aç genç zihinlerin şekillendiği, öğrenme arzusunun filizlendiği unutulmaz bir eğitim yuvası olarak hizmet vermiştir.
Ulugüney Vagon Okulu ile ilgili araştırma yaparken, Hekimhan İlçe Milli Eğitim Müdürü Pirvani Temelli Bey'i telefonla arayarak Ulugüney Vagon Okulu'nda görev yapan öğretmenlerin isimlerini bana iletmesini rica ettim. Birkaç saat sonra iki öğretmen ismi verdi: Abdullah Göğebakan ve bir başka isim.
1945 doğumlu 5 çocuk babası olan 39 yıllık eğitimci Göğebakan 22 yıldır görev yaptığı Gazi Lisesi'nde 2016 yılında 60 yaşında kalp krizinden vefat etmiş.
Abdullah Göğebakan oğlu
Resim öğretmeni ve heykeltıraş olan Cengiz Beyi önceden tanıyordum. Hatta bir kaç yıl önce babası ve Vagon okul hakkında atölyesinde sohbet etmiştik.
Abdullah Göğebakan ve Hekimhan Ulugüney İstasyonu vagon ilkokulu hakkında 7 Temmuz 2024 günü Pazar günü söyleşi yaptık.
Fotoğraf : Cengiz Göğebakan, Fikri Demirtaş
Söyleşi: Cengiz öğretmen Ulugüney İstasyonu, babasını , Vagon ilkokulunu vagon evini anlatmaya başladı.
"1970-1980 yılları arasında
babam Ulugüney istasyonda Vagon İlkokulunda
öğretmenlik yaptı ve aynı zamanda babam benimde ilk öğretmenimdi.
Öğretmenlik mesleğini gerçekten hakkıyla yapan, cehaleti kendine dert edin miş ve özellikle kız çocuklarının okumasını isteyen biri olan babamızı böyle hatırlıyoruz. Babamızı ilk hatırladığımız zamanlara dönecek olursak, ilkokula başladığım dönemden hatta birkaç yıl öncesinden bahsedebilirim. Babam çok iyi resim çizerdi ve aynı zamanda bir matematikçiydi. Rakamları, yazısı ve imzası adeta tablo gibiydi. Biz de şu anda o yolda ilerledik. Babamızdan gelen bir yetenek bize de bulaşmış olmalı ki şu anda resim ve heykel üzerine çalışıyoruz. Malatya Kuluncak ilçesi Göğebakan Köyü'ndeniz ve babamızı ilk tanıdığımız, algıladığımız dönemler tam da o döneme rastlar. Hekimhan Ulugüney İstasyonu bizim çocukluğumuzun geçtiği yerdir.
Can Yücel'in bir sözü vardır: "Bir insanın memleketi ne doğduğu yer ne de doyduğu yerdir; bir insanın memleketi çocukluğunun geçtiği yerdir." Bu yüzden hangi memlekete gidersek gidelim, asıl memleketimiz olarak hep hafızamızda Ulugüney İstasyonu vardır. Çocukluğumuzu dolu dolu geçirdik ve o dönemde belki şikayet ediyorduk, şartlar bizi öyle düşündürüyordu. Ama belli bir yaşa geldikten sonra, sahip olduğumuz estetik ve zihinsel anlamda kıymetli şeylerin aslında o çocukluğumuza ve Ulugüney İstasyonu'ndan kalan anılara dayandığını fark ettik. O dönemde bunu fark etmiyoruz, ama belli bir olgunluğa geldikten sonra anlıyoruz.
Malatya TCDD Gar işçi Vagonu
Yakın zamana kadar dünyada böyle bir örneğinin olduğunu düşünmemiştim, fakat birkaç vagon okulu olduğunu öğrendim. Doğanşehir'de de vardı. Ancak bizim Ulugüney'deki vagon okulunun diğerlerinden ayıran özelliği, bizim evimizin de orada olmasıydı. Kitaplara olan düşkünlüğümüz oradan geliyor çünkü diğer insanlar gibi bir mekanda yaşamıyorduk; bizim evimiz bir vagondaydı. Evimizin kapısı sürgülü büyük bir vagon kapısıydı, iki odası ve bir mutfağı olan bir evimiz vardı. Diğer evler anahtarla kilitlenirdi, bizimki ise demir kilit ile kapanırdı.
Muhtemelen inşaat işlerine yatkın insanlar da vardı ama bildiğim kadarıyla köylüler hep beraber dışı tahta içi demir olan vagonun iç kısımı tuğla ile döşenmişti ve kışın sıcaktan duramazdık. Büyük pencereler açılmıştı ve aklımda kalan en önemli şeylerden biri, pencerelerimizde hiç demir olmamasıydı. Yaşadığımız çevre mi yoksa o dönemdeki insanların yapısı mı bilemem, ama pencerelerimiz demirsizdi.
Fotoğraf :Malatya TCDD Gar
Protokol Vagonu
Evimize gelecek olursak, dışı ahşap içi demir ve sonra içine duvarlarına tuğla döşenmişti . Okul U şeklinde konuşlandırılmıştı. Girişte 6-7 basamaklı bir merdiven vardı ve önünde küçük bir demir balkon gibi bir yer bulunuyordu. İstiklal Marşı burada okunurdu. Babam bize burada bir şeyler söylerdi, sonra içeri girerdik. Koltuklar sağ ve sol tarafta karşılıklı bakacak şekilde yerleştirilmişti. Yeşil meşin koltuklar vagonun üçte ikisine kadar uzanırdı. Arka tarafta bir bölme vardı, belki temizlik malzemeleri veya kırık sıralar vardı. Öğrenci sayısı kız erkek 15-20 kişi kadardı. Birleştirilmiş sınıfta okuduk
Sınıflar 1'den 5'e kadar giderdi. Sınıfta kara bir tahta, öğretmen kürsüsü , tahtanın üzerinde Atatürk portresi, İstiklal Marşı, Andımız ve Türk bayrağı asılıydı. Yan duvarda Türkiye haritası, Dünya hairtası, mevsim şeridi, tarih şeri asılıydı
Bayrak direği Vagon okulun önünde yaklaşık 15 metre bayrak direğine gönderde rüzgarda gelincik çiçeği gibi dalgalanıyordu. Bayrağımız dağlardan, derelerden kutup yıldızı gibi görünüyordu.
Türk bayrağının bir mekana bu kadar güzel yakıştığını görmedim. Tarlalardan topladığımız gelinciklerden şurup yapardık. Belki de sazın tellerini tren raylarına benzetmemiz buradan gelir. Günlük yaşantımız ve olaylarımız istasyonda geçti çünkü o bölge mahrumiyet bölgesiydi. Özellikle kışın, yoğun kar yağdığı zamanlarda kuş bile uçmazken bile öğretmenlik vardı ve metrelerce kar yağsada kar tatili yoktu. O çetin kış şartlarına rağmen günde en az 6 tren geçerdi ve o trenler insan dolu olurdu. Trenler 3-5 dakika dururdu ama istasyon bir panayır yerine dönerdi.
Trenler bizim istasyonun neşesi idi. Bu trenin varlığında, çok güzel anılarımız oldu:
Vagon okulumuz resmi bayramlarda Atatürk posteri ve bayraklarla süslerdik.
Trenci çocukları ile kız ve erkek arkadaşlar birlikte oyunlar oynardık. Tren olmadığı zaman raylar çocuklar için eğlence yeri gibiydi. Rayların üzerinde gezmek yarışmak, çok eğlenceliydi. Yemek kaşığı, çay kaşığı korduk rylar üzerine tren geçince üzerinde yassılanır keskin bıçak olurdu.
Tren vaktinde istasyona giderdik ve bazen bir şeyler satardık. Bıçakla kenger sakızı kanatırdık. Ayran, su gibi mevsimine göre farklı şeyler satardık. Metal sürahide ayran yapar, kardeşlerimle satardık. İnsanları da ilk orada tanımaya başladık. Kimi zaman ayranın parasını vermez, bardağımızı kırar geçerlerdi. Kimisi ise ayranın 10 katı parasını verirdi. İnsanları da o zaman tanımaya başladık."
Adil Aktaş'n Ulugüney İstasyonu Anısı
Fikri Demirtaş, Adil Aktaş
Yol arkadaşım Adil Aktaş'ın İstasyondaki vagon okul hakkında bir anısını paylaştı:
"1980 öncesi görev yaptığım Hasan Çelebi Sağlık Ocağı'nda bize bağlı köyler ve Ulugüney İstasyonu da bulunuyordu. Bu istasyonun çevresinde birkaç tane ev vardı. İstasyonun yaklaşık 100 metre arkasında bir yolcu vagonu okul haline dönüştürülmüştü. Ben rutin olarak köy okullarında okuyan öğrencilerin sağlık taramalarını ve aşılarını yapardım. Bu vagon okulda okuyan öğrencilerin de sağlık işlerini yürütürdüm. Vagon okul hala gözlerimin önünde.
1981 Mart ayında Hasançelebi sağlık ocağından ayrıldım. 1978'den 1981'e kadar düzenli olarak o vagon okulu ziyaret ettim ve sağlık açısından gerekli hizmetleri verdim. Vagonu bugün bile görsem tanırım; eski bir yolcu vagonuydu."
Adil Bey'in bu nostaljik hatırası, Ulugüney İstasyonu'na yaptığımız ziyaretin ne kadar anlamlı olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyordu. Bu vagon okul, küçük istasyonlarda eğitim göremeyen çocuklar için bir umut kapısı olmuştu.
Fotoğraf Galerisi:
Malatya - Sivas yolundan Ulugüney İstasyonun görünüşü
İstasyon Çeşmesi
Fotoğraf alıntı: Bir Sevdadır Demiryolu Facebook- Seyfettin Demir
Fotoğraf alıntı: Bir Sevdadır Demiryolu Facebook- Seyfettin Demir
Emekli Öğretmenimiz Fikri Demirtaş'a katkılarından dolayı teşekkür ederiz.
Saygılarımızla…
KAYNAK: http://fikridemirtas44blogspot.com/