DEPREMDE HAFIZAM KALDI
(Editör: Ali YALÇIN)
Hafıza Yazısı: 33
(…. Öğretmen. (Tövbe Sahibi))
DEPREM VE TÖVBEM…
Mesleğim öğretmenlik. Çocukluğum çok kötü geçti. Fakirdik. Babam Malatya’da ara işlerde çalışıyordu. Dört kardeştik. Belki oradan kalan veya yaşadıklarım beni gelecek korkusuna sahip etti. Her zaman bir köşede param vardır. Gelecekte çok kötü günler olacak ve kimse kimseye yardım etmeyecek… Artık o zaman tek başına olacaksın…El aleme muhtaç olmak da var… Her şeyi kaybetmek de…
6 Şubat depreminde Afet Dayanışma Platformu içinde ben de bulundum. İhtiyaç sahiplerine yardım ulaştırdık. Başlangıçta normal bir gönüllü iken zamanla bilinçaltımdaki kötülük beni kuşattı. Fakir fukaraya teslim edilmesi gereken gıda, temizlik malzemeleri, bir sürü kadın bağı, çocuk bisküvileri… Bir sürü şeyi eşimin dahi görmediği bir yerde, babamdan kalan eski evde depolamaya başladım. Biriktirdikçe biriktirdim. Zamanla da hasta oldum. Tükendim. Duygularım bozuldu ,içe kapandım…Utandım…
Depremde hafızam Kaldı yazılarını okuyunca beni esir alan şeytana direndim…Nefsime ağır gelse de platform kurucusu Dr. Ali Yalçın’a açmaya ve ondan yardım istemeye karar verdim.
Uzunca zamandır içimi kemiren duygularımı Dr. Ali Yalçın’a açmam belki de bir pişmanlığın, ruhen perişanlığın geldiği son nokta idi. Kendisine, “Bir itirafta bulunmak istediğimi ancak nefsime ağır geldiğini” söyleyip konuyu açtığında “ Sen nasıl uygun bulursan öyle olsun, Allah seni örtmüşken neden illa anlatasın ki?” diye karşılık vermişti. “Tövbe benimle Allah arasında ama bu hali belki de çok kişi yaşadı, benimle benzer zaafları olanlar vardır illaki… Birimizin anlatması lazım… İsmimi vermezsen, adımı bir yerde anmazsan memnun olurum… “ demiştim. Söz verince de anlatmaya karar verdim…
Bendeki gelecek korkusu her zaman vardı. Korona döneminde de iyice arttı. Beraber havuza gittiğimiz bir doktor tanıdığım” Korona dünyada kıtlık sebebi olacak, sana tavsiyem ufaktan ufaktan eve malzeme yığsan iyi olur.” ,ben de haberlerde marketlere saldıran rafları boşaltan insanları görünce telaşlandım. Kendimce bir odaya yığınak yaptım. Son kullanım tarihleri uzun olan gıda ürünleri almaya ve istiflemeye başladım… Böylece bir süre geçti ama neticede kıtlık olmadı… Normal hayatıma döndüm. Ta ki deprem olana kadar…
Depremde de Platformu duyunca gönüllülere dâhil oldum… Dediğim gibi ilk başlarda gerçekten ihtiyaç sahiplerine götürüyordum. Ama zamanla depremin şiddeti, şehrin yıkılması karşısında, çadır kentlerde sokakta, konteynırlarda yaşayan insanları görünce etkilendim. Hele zengin olduklarını gördüğüm bazı insanların düştüğü durumu görmek beni çok etkiledi. Fırında ekmek kuyruğunda belki yarım saat bekleyen tekstil fabrikasının sahibini görünce ağladım bile… Yeğenim onun işyerinde çalışıyordu. Bunlara bir sürü şey eklendi… Arabamın bagajına malzemeleri doldurup anahtarı bir tek bende olan eski eve taşımaya başladım… Taşıdım taşıdım… Belki arkadaşlarımız benim ne kadar çalışkanlığım karşısında çok iyi duygular da beslemiş olabilirler. Ama gerçek anlattıklarımdı.
Bir gün Ali Yalçın’ın Kur’an’dan bir ayet daha doğrusu bir olayı anlatmasına şahit olana kadar böyle devam etti. Bakara Suresi’nde geçen Talut- Calut hadisesini bugünkü depreme yorumluyordu. “ Bu zor deprem günleri de tıpkı o zamanki sefere çıkmak gibidir. Hepimiz bir sefere çıkmışız. Yardımları dağıtıyoruz. Gelen tüm yardımlar ihtiyaç sahiplerine ulaşsın diye geliyor. Biz de deprem mağduruyuz. Bizim de evimizde ihtiyaçlarımız var ama biz eğer ihtiyaçtan fazlasını yani Talut- Calut hadisesindeki nehirden bir avuç almaktan fazlasını yani ihtiyacımızdan fazlasını alırsak bu sefere çıkamayız… Ne olmuştu? Bakara Suresi 249 da olay şöyle: “ Tâlût askerleriyle birlikte ayrılıp sefere çıkınca, “Allah muhakkak sizi bir nehirle imtihan edecek; kim ondan içerse benden değildir, -eliyle bir avuç alan müstesna- ondan tatmayan da bendendir” dedi. İçlerinden pek azı dışındakiler ondan içtiler. Kendisi ve onunla beraber inananlar nehri geçince “Bugün Câlût’a ve askerlerine karşı bizim gücümüz yok” dediler. Allah’a kavuşacaklarını umanlar ise, “Nice az birlik vardır ki, Allah’ın izniyle sayıca çok birliği yenmişlerdir, Allah sabredenlerle beraberdir” dediler.”
Bir avuçtan fazlasını almış, depolamıştım. Bu ayetten sonra mazeret ileri sürüp arada gözüktüm. Derken koptum. Utandım. Kendimden utandım. Ali Bey’e çok sonra anlatarak ondan yardım istedim… Bir de isimsiz yazılsın ve okunsun. Bunları yapan benim tövbem de inşallah kabul olur. Bir avuçtan fazlasını alıp biriktirmemin beni bu süreçte nasıl utanca soktuğunu, insanlardan nasıl kaçmama sebep olduğunu bilsinler. Bir avuçtan fazlasını almak insanı insanlık seferinden alıkoyuyor. Yaşam gücünü çekip alıyor… Depoladığım malzemeleri yaklaşan kış şartlarındaki zorda olanlara vermeye ,dağıtmaya başladım… Arada rapor da veriyorum. Allah tövbemi kabul etsin umudundayım. Belki ben de böylece kendime gelir… İyi bir insan, belki Müslüman olarak yoluma devam ederim…