Mustafa KILINÇ
Sağlık Bakanlığı Müfettiş
Sağlık Müfettişleri Derneği İstanbul Temsilcisi
Bilindiği üzere devlet arşivleri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı tarafından halka açılmış ve online olarak herkesin araştırma yapmasına olanak tanınmıştır. Devlet arşivlerinde birçok kurumun yanı sıra Sıhhiye Müfettişlerinin de raporları bulunmaktadır. Bunlardan İşkodra Sıhhiye Müfettişi Ahmed Bey tarafından yazılanı dikkatimizi çekmiş ve faydalı olacağı düşüncesiyle tercümesi yaptırılmıştır. Makalemizde önce raporun Osmanlı Türkçesi sonra da günümüz Türkçesi yer alacaktır. İşkodra Sıhhiye Müfettişi Ahmed Beyin Raporu Rapor Devlet Arşivlerinde “İşkodra'daki tabib ve diğer bazı sağlık memurlarının, maaşlarını alamadıklarından ve türlü yolsuzluklardan bahseden Sıhhiye Müfettişi Ahmed'in raporu” başlığı ile yer almaktadır. Bu raporun tarihine baktığımızda Rumi Takvime göre 26 Kanunisani 1318, Miladi Takvime göre ise 8 Şubat 1903 olduğu anlaşılmaktadır. Belgenin sonuna bakıldığında Mühür ve isim vardır. Mühür sahibi zatın görevinin “İşkodra Sıhhiye Müfettişi” olduğu görülmektedir. 1878 Berlin Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu’nun Rumeli’de; Edirne,
Yanya, İşkodra, Selanik, Manastır ve Kosova olmak üzere altı vilayeti kaldığı bilinmektedir.
İşkodra günümüzde ise Arnavutluk’un bir vilayetidir. İsmin altına ve mühür arasına bakıldığında, unvan kullanmak yerine “BENDE” işareti kullanılmıştır. Burada bizim yaptığımız gibi isim soy isim altına Başmüfettiş/Müfettiş/ Müfettiş Yardımcısı unvanını kullanmak yerine “Devletin Hizmetkârı” anlamında “BENDE” işareti kullanılmıştır. Mühürde ise mühür sahibinin ve raporu tanzim eden kişinin isminin “Ahmed Besim” olduğu anlaşılmaktadır. İlk sayfanın en üstünde “Bismillah” anlamında bir harf ile başlamıştır. Bütün yazılar “Bismillah” ile başlar çünkü hayırlı olsun, hayırlara vesile olsun istenir. Evrak taşınırken yere düşebilir, ya da okuması dinen uygun olmayan kişilerin elinde bulunabilir. Bu sebeple “Bismillah’a” hürmetsizlik olmasın diye rumuz ile yazılmıştır.
Rumuzun altında, parantez içinde “Memuruni Sıhhiyeyi Mülkiye Hakkında Layihadır” yazısından konunun sivil sağlık memurları hakkında yazılmış bir rapor olduğunu anlıyoruz. O dönemde sivil sıhhiye memurlarının haricinde askeri sıhhiye memurlarının da olması sebebiyle kişilerin devlet içindeki konumu belirtilmiştir.
Sıhhiye Müfettişi AHMED BEY’İN 8 Şubat 1903 Tarihli Raporu: “Hemen her şeyin mevkufun aleyhi olan sıhhati umumiyenin muhafaza ve temini esbabının istikmaline memur bulunan etıbba öteden berü hükümeti seniyyenin teşvikat ve eltafı mahsusasına nail olageldikleri gibi her şubei maarif ve bilhassa şeran ve aklen akdemi kâffeyi ulüm olan fenni celili tıp hakkında ezher cihet Avrupaya ihtiyaçtan vareste kalınmak nuhbe-i âmâl-i hikmet iştimâli Hilafet Penahileri olan sevgili Şevketpenâh Efendimiz Hazretleri de medârisi tıbbiye hususunda hakka ki Avrupaya hiçbir ihtiyaç kalmayacak surette tababeti hazıranın gösterdiği son derece-i mükemmeliyette kâffe-i alat ve esbabı lazimeyi maaziyadetin haizi mebanii cesime inşası ile sıhhati umumiyenin muhafazası içün icap eden tedabirin dahi tamamen ve serian icrasını ferman buyurdukları ve hamdolsun makarrı hilafeti seniyyelerinde müessesatı tıbbıye ikmal olunduğu ve avrupanın mütehassısini hazayıkıyla bihakkın müsabakat edebilecek bazı mührei etıbbayı Osmaniyenin birçok mufakkakiyatı harikaları meşhudu basirayı şükrân ve iftiharımız bulunduğu ve müteaddit hey’atı sıhhiye teşkiliyle sıhhatı umumiye bihakkın vikaye edildiği Alel husus bazılarının nezaretçe memuriyetleri icra edildiği halde vilayetlerce kabul edilmemesi cidden mucibi teessüf ahvaldendir. Belediyeler varidatı ekser mahallerde ruesai belediyeye me’kel olup ıslahı halinde varidatı hazıranın tezâuf edeceği derkâr ise de bu babda tafsilatı lazime ifası haddü selahiyeti çakeranem haricindedir.
Şu kadar ki belediye varidatı müsait olan kazalarda dahi etıbbai mumaileyhimin ifa edegeldikleri hidmet ve menfaat belediye heyetlerince her nasılsa takdir olunamayarak tabip maaşatı zaid bir masraf suretinde addolunmakta ve belediyelerce memuriyetleri tabiplere nispeten üçüncü, dördüncü derecede bir ehemmiyete haiz olabilen müstahdemin maaşatı bile takdim edilerek etıbba maaşlarının tesviyesi teahura düçar edilmektedir.
Fazla olarak maaşını alamamasından idare ve taayüşünde muztar kalan etıbbanın mercilerine veya makamı vilayete vuku bulan müracaatları bir semere hasıl etmek şöyle dursun bu yoldaki müsted'ayâtı belediye heyetlerince şikayet tarzında telakki edilerek derhal varidatın kılletinden bahisle tabip maaşının tenziline veya bir takım tezvirat ve isnadata kıyam ile tabibin infisâl ve tebdiline teşebbüs olmakta bulunulduğu ve hemen her yerde devam edegelen şu yolsuzluk varidatı belediyesi müsait olan kazaların dahi tabipsiz kalmasını intaç eylemekte olduğu cümlece malum ve nezareti celilece dahi müsellemdir. (2.sayfa) Bilhassa Sıhhiye Müfettişleriyle aşı memurları maaşatının mülhakata tevzi ve taksimi suretiyle tahsisinden mütevellit müşkilat gayri kabili tariftir. İşte malumatı iptidaiye ve halde ziirde bertafsil arz edileceği vech ile bu fermanı hümayunu hikmet makruna taşralarca tamamen tevkifi hareket olunmamak seyyiesiyle vilayatı şahanenin sıhhatı umumiyesi ve bu vazife ile mükellef bulunan etıbbai resmiyei mülkiyenin ahvali şayanı teessüf bir derekeye inmiş ve her şeyden evvel bunun ıslahı elzemiyeti katiyet tahtında görülmüştür.
Gerçi bilumum vilayet ve liva ve kaza merkezlerinde birer memleket tabibi bulundurulması nizamatı mevzua ve evamiri mahsusa iktizasından ise de kazalardan bazılarının belediyeleri teşkil edilmemesinden ve bazılarının da varidatı belediyesi
gayri müsait bulunmasından dolayı maatteessüf tabip istihdam edilememektedir. Esasen her memlekette memurini sairenin kâffesinden akdem bir memur sıhhiyenin vücudu elzem iken tayin ve izamının behemehal evvel emirde maaşının mahallince temin edilerek talep edilmesine vabeste bulunması şayanı dikkat bir meseledir.
Alel husus bazılarının nezaretçe memuriyetleri icra edildiği halde vilayetlerce kabul edilmemesi cidden mucibi teessüf ahvaldendir. Belediyeler varidatı ekser mahallerde ruesai belediyeye me’kel olup ıslahı halinde varidatı hazıranın tezâuf edeceği derkâr ise de bu babda tafsilatı lazime ifası haddü selahiyeti çakeranem haricindedir.
Şu kadar ki belediye varidatı müsait olan kazalarda dahi etıbbai mumaileyhimin ifa edegeldikleri hidmet ve menfaat belediye heyetlerince her nasılsa takdir olunamayarak tabip maaşatı zaid bir masraf suretinde addolunmakta ve belediyelerce memuriyetleri tabiplere nispeten üçüncü, dördüncü derecede bir ehemmiyete haiz olabilen müstahdemin maaşatı bile takdim edilerek etıbba maaşlarının tesviyesi teahura düçar edilmektedir.
Fazla olarak maaşını alamamasından idare ve taayüşünde muztar kalan etıbbanın mercilerine veya makamı vilayete vuku bulan müracaatları bir semere hasıl etmek şöyle dursun bu yoldaki müsted'ayâtı belediye heyetlerince şikayet tarzında telakki edilerek derhal varidatın kılletinden bahisle tabip maaşının tenziline veya bir takım tezvirat ve isnadata kıyam ile tabibin infisâl ve tebdiline teşebbüs olmakta bulunulduğu ve hemen her yerde devam edegelen şu yolsuzluk varidatı belediyesi müsait olan kazaların dahi tabipsiz kalmasını intaç eylemekte olduğu cümlece malum ve nezareti celilece dahi müsellemdir.
(2.sayfa) Bilhassa Sıhhiye Müfettişleriyle aşı memurları maaşatının mülhakata tevzi ve taksimi suretiyle tahsisinden mütevellit müşkilat gayri kabili tariftir. İşte malumatı iptidaiye ve rüştiyesini badel ikmal sekiz on sene bezl-i vücut ve sarfı nukutla sıhhati umumiyeye hizmet gibi bir vazifeyi mühimme ifasına memur edilen etıbbayı mülkiye belediyelerin sarfül arz seyyiatı hasebiyle mahalli memuriyetlerine vasıl olur olmaz temini maaş kaydı mecburisine düşerek vazife-i nazifesini bihakkın ifa edememekte ve bilfarz tabip icraatı sıhhiyeye ciddi bir surette teşebbüs etse bile esasen belediye rüesasının ekserisi ümmi ve cahil ve icabatı fenniyeyi takdire gayrı muktedir bulunduklarından tabip tarafından verilen rapor keenlemyekun hükmünde tutulmakta ve takdir edenler dahi mukteziyatı raporun masarıfatı mültezim olması hasebiyle infazı cihetine gidememektedir. Etıbbadan bazısı dahi hizmet-i mecburiyeyi badel ikmal istifa etmekte ve bu suretle bazen en cesim kazalar bile tabipsiz kalmaktadır. Min gayri haddin memuru bulunduğum İşkodra vilayeti on kazayı şamil bulunduğu halde ancak üç tabip bulunması maruzatı kemteraname bir delili kâfidir. Tabipsizlik hasebiyle emrazı sarıyye ve müstevliyeden ve bunlardan daha müthiş olan mütetabbipler yüzünden birçok telefât vuku bulmakta olduğu derkâr ve bilhassa hikayemin tenviri efkarına medâr ve derece-i ehemmiyeti erbabı hukuk indinde aşikar olan raporun ademi mevcudiyetinden dolayı ceraimi, sübutu fenniyeden mahrumiyetle hukuku umumiyenin ziyaını intaç eylemekte olduğu gayrı kabili efkardır. Efkârı ulviyet risatı hazreti hilafet penahi ve amali merahim iştimali hazreti şehriyariye minküllül vücuh mugayyir bulunan maruzu ahvalin men’iyle her kazaya behemehâl birer tabip tayini ve bilcümle memurini sıhhiyeyi mülkiye maaşatının temini ve masarıfı saireye tercihan ve takdimen ve muntazaman tesviyesi ödenmesi zımnında dâhiliye nezareti celilesinden mükerreren ve şediden tebligatı umumiyeyi müessire ifa edilmiş ve mamafih her neden ise kârgiri tesir olamamış
ve olamayacağı da külle yevm vukua gelen şikayatı mütevaliye ile artık mertebei bedahete vasıl olmuştur. Neticei kelam: vilayeti şahane dahi merkezi kübrai hilafet derecesinde ve matlubu âli dairesinde sıhhati umumiyenin muhafazsı ve
umuru mahâkimin dahi mihveri layıkında cereyanı ancak hem tabip kanuni vazifesini ifa ve hem de tedabiri sıhhiye hakkında hükümeti mahalliyeyi daimi surette ikâz etmek üzere her kazada birer tabip bulundurulmasına menût ve bilcümle memurini sıhhiyei mülkiye maaşatının temin ve muntazaman tesviyesine vabestedir. Esasen memurini sıhhiyei mülkiye asla memurini belediyeye mukayyes olmayıp hakkı tekaüde dahi malik
olduklarından belediyelerle olan münasebet ve irtibatının tamamen ref ve kat’ı ile umum vilayatı şahane memurini sıhhiyeyi mülkiye maaşatının umum vilayatı şahanede bulunan belediyeler varidatına bittakdim nisbet ve miktarın memurini sıhhiye karşılığı olmak üzere mal sandıklarına ahzıyla memurini mümaileyhim maaşatının dahi memurini saire misilli mal sandığından veyahut suveri saireyi münasibeyle karşılık tedarik ve temin
edilerek ziraat bankalarından muntazaman tediye ve itası icap eder. Mütalayi çarkeranesinde isem de o bab da ve her halde emrü ferman hazreti menlehül emrindir.”
Sıhhiye Müfettişi AHMED BEY’İN 8 Şubat 1903 Tarihli Raporunun Günümüz Türkçesine
Çevrilmiş Hali
“Hakkında birçok vakıf kurulmuş olan genel sağlığın korunması ve eksiksiz olarak temininde görevli bulunan doktorların geçmişten beri hükümetin teşvik ve övgülerine nail olageldikleri gibi her eğitim aşamasında ve özellikle dini ilmin ve pozitif ilmin ve bütün ilimlerin en kadim olanı tıp hakkında her yönden Avrupa’ya ihtiyaç duyulmaması amacıyla da Padişah Efendimiz Hazretlerinin de tıbbiye eğitimi hususunda Avrupa’ya ihtiyaç kalmayacak surette sağlık çalışanlarının gösterdiği son derece mükemmel
vasıtalarla (gösterdiği gayret) ve lazım olandan fazla büyük binalarla genel sağlığın muhafazası için gereken tedbirlerin icrası için ferman buyurmuşlardır. Hamdolsun İstanbul’da tıbbiye mektebi kurulduğu ve Osmanlı’daki bazı doktorların Avrupa’nın uzman doktorlarıyla hakkıyla yarışabileceğine şahit olunduğu, iftihar edilen birçok başarılarının bulunduğu, çoğu sağlık teşkilatıyla, genel sağlığın hakkıyla korunduğu
halde aşağıda ayrıntılarıyla arz edileceği üzere, bu fermanın (raporun) kapsadığı taşralarda tutuklanmaya sebep olacak bir durum olmamakla birlikte ilin genel sağlığı ve bu konuda görevli bulunan sivil sıhhiye memurlarının ahvali üzüntü verici bir duruma inmiş ve her şeyden önce bu durumun düzeltilmesi önemli görülmüştür.
Bütün il ve ilçe merkezlerinde birer memleket tabibi bulundurulması mevzuat gereğinde ise de kazalardan bazılarının belediyeleri kurulamamasının ve bazılarının da gelirlerinin yetersiz bulunmasından dolayı üzüntü vericidir ki tabip istihdam edilememektedir. Esasen her memlekette memurlar arasında en önce sıhhiye memurunun olması lazım iken tayin ve izamının ne olursa olsun her şeyden önce maaşının mahallince temin edilerek talep edilmesine bağlı bulunması dikkate değer bir meseledir.
Özellikle bazılarının Bakanlıkça memuriyetlere (tayinleri) yapıldığı halde vilayetçe kabul edilmemesi cidden üzüntü vericidir. Belediyelerin gelirleri çoğunlukla belediye başkanlarının geçim yeri olmuş, ıslahı halinde gelirlerin kat kat artacağı aşikar ise de burada ayrıntılı izahı görev alanımda değildir. Şu kadar ki belediye gelirleri uygun olan kazalarda bile işaret edilen doktorların verdikleri hizmet belediye heyetlerince
takdir olunmayarak maaşları da gereksiz masraf olarak kabul edilmekte ve belediyelerce
memuriyetleri doktorlara nispeten üçüncü, dördüncü derecede bir ehemmiyete haiz olabilen çalışanların maaşları bile vaktinde ödenirken doktorların maaşlarında gecikmeler olabilmektedir.
Maaşını alamaması nedeniyle geçim sıkıntısı yaşayan doktorların ilgili mercilere veya
il yönetimine yaptıkları müracaatların karşılık bulması şöyle dursun verilen dilekçeler, belediye heyetlerince şikayet olarak kabul edilerek belediye gelirlerinin azlığından bahisle tabip maaşlarında kesinti yapmakta veya bir takım yersiz iddialarla doktorun ayrılmasına, yer değiştirmesine neden olunduğu ve hemen her yerde devam edegelen yolsuzluk, gelirleri müsait olan kazaların dahi tabipsiz kalmasına sebep olduğu genel olarak bilinmektedir.
Özellikle Sıhhiye Müfettişleriyle aşı memurları maaşlarında yapılan kesintilerden dolayı
yaşanan zorluğu anlatmak mümkün değildir.
İlkokul ve ortaokul tamamlanması sonrasında sekiz on sene hem vücudunu hem de paralarını genel sağlık gibi bir mühim vazife ifasına memur eden sivil doktorlar, belediyelerin kötü uygulamalarıyla yerel memuriyetlerine varır varmaz maaş temini sıkıntısına düşerek nazik vazifelerini hakkıyla ifa edememekte ve söz gelimi
doktor tıbbi uygulamalarına ciddi bir surette teşebbüs etse bile belediye başkanlarının çoğu cahil ve okuma yazma bilmeyen ve bilimsel çalışmaları takdir etmekten uzak bulunduklarından, doktor tarafından verilen rapor sanki yok hükmünde tutulmakta ve takdir edenler dahi rapor (uygulaması) için gerekli olan hususlar asraf gerektirdiği için raporun uygulamasını yerine getirmemektedir. Doktorlardan bazısı mecburi hizmetlerini yerine getirdikten sonra istifa etmekte ve bu suretle bazen en büyük ilçeler bile doktorsuz kalmaktadır. Haddim olmayarak memuru bulunduğum İşkodra Vilayetinin on kazası bulunduğu halde ancak üç tabip bulunması ifadelerime yeterli bir delildir.
Tabipsizlik nedeniyle bulaşıcı hastalıklar ve bunlardan daha müthiş olan diplomasız, sahte doktorlar yüzünden birçok can kaybı meydana gelmekte ve özellikle (sahte doktor icraatlarının ortaya konulamamasından dolayı) işlenen suçlar bilimsel ve hukuksal olarak ispatlanamamaktadır.
Padişahımızın iradesine tamamen muhalif bulunan bu durum, her ilçeye mutlaka birer tabip tayini ve tamamen sivil sağlık memurlarının maaşlarının temini ve her şeyden önce sivil sağlık görevlilerinin maaşlarına öncelik tanınması gayesiyle (bu hususlar) İçişleri Bakanlığından tekrar tekrar talep edilmiş ancak tam bir neticesi olamamış ve olamayacağı da her gün meydana gelen şikâyetlerden açık şekilde anlaşılmıştır. Sözün özü: şehrimizde bile Padişah Efendimizin istediği şekilde genel sağlığın korunması, mahkemelerde tartışılır konu hassasiyetinde gerçekleşmesi ancak doktorun kanun gereği vazifesini yerine getirmesine ve sağlık tedbirleri hakkında yerel yönetimi daimi surette uyarmak üzere her ilçede birer tabip bulundurulmasına ve bütün olarak sivil sağlık memurlarının maaşlarının düzenli ödenmesine bağlıdır. Aslında sivil sağlık memurları asla belediye memurlarına kıyaslanamaz olup emeklilik hakkına sahip olduklarından belediyelerle olan münasebet tamamen ortadan kaldırılmalı, memurini mümaileyhim (adı geçen sivil sağlık memurları) maaşları belediyelerden belli bir kesinti yapılıp mal sandığına direk gönderilmesi yani belediyelerin keyfine bırakılmaması veya
başka münasip surette ziraat bankalarından düzenli olarak ödenmesi icap eder. Bu düşünceleri taşıyorsam da bu konuda hüküm verecek olan devletimizin yüksek makamlarıdır.”
Sağlık çalışanlarının geçim sıkıntısına düşmesi, ildeki genel sağlığın kötüye gitmesi ve rapordan anlaşılacağı üzere bu konularda şikâyetlerin artması nedenleriyle bu rapor yazılmıştır.
Raporun her bir satırı ayrı edebi güzelliğe sahiptir. Şâyân-ı dikkat bulduğum ibarelerden biri de hekimlik icraatı tanımlanırken “vazife-i nazife” yani “nazik vazife” şeklinde nitelendirilmesidir.
Sıhhiye Müfettişi Ahmed Bey bu raporu hangi şartlar altında yazdı, rapor sonrasında ne gibi düzenlemeler yapıldı bunu bilemiyoruz. Arşivlerde buna ilişkin bir kayıt veya belge bulamadım. Aziz ruhu şad olsun.
Osmanlı Devletinde Sağlık Bakanlığı ve Teftiş Kurulunun Teşkili
Osmanlı Devletinin ilk zamanlarından itibaren sağlık işleri Hekimbaşı’dan sorulurdu. Hekimbaşılık müessesesi hem padişahın, hem sarayın sağlığından sorumlu olduğu gibi devletin hekimlerin atanması, kontrolü gibi görevlerini de üstlenirdi. 19. Yüzyıldan itibaren Hekimbaşının görevlerini üzerine alan diğer müesseseler oluştu. 1839 yılında salgın hastalıklar konusunda görevli Karantina İdaresi, Sıhhiye Meclisi de denilen “Meclis-i Tahaffuz” açıldı. 1840 yılında “Meclis-i Tıbbiye” adıyla, tıp eğitimi, hekimlerin imtihanı, ilaçların kontrolü gibi görevleri üstlenen bir meclis kuruldu. Tıbbiyenin içinde kurulan bu meclisin üyelerinin çoğunluğu tıp hocalarından olup, serbest çalışan tüm sağlıkçıların kontrol ve çalışma ruhsatını verme yetkisine sahipti. Bu meclis 1857 ve 1869 yıllarında yeniden düzenlendi ve geliştirildi. Meşrutiyetin ilanından sonra 12 Haziran 1909 tarihinde ise “Meclis-i Tıbbiye-i Mülkiye ve Sıhhiye-i Umumiye” kuruldu ve memleketin sağlık işlerinden sorumlu olarak görevlerine devam etti. Sıhhiye-i Umumiye 1911 yılında Dâhiliye Nezaretine (İçişleri Bakanlığı) bağlı olup tüm sağlık teşkilatlarını bünyesinde barındırıyordu.
Sağlık alanında teftiş ise 9 Ocak 1870 tarihli Takvim-i Vekayi’de yayımlanan İdare-i Tıbbiye-i Mülkiye Nizamnamesi ile vilayetlere teftiş memurları tayin edilmesi ile başlamıştır. Bu tarih Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından verilen hizmetlerin de başlangıç tarihi olarak kabul edilmektedir. 1913 yılında bir reis ve üç tabipten müteşekkil Teftiş Heyeti oluşturulmuştur.
5 Ekim 1914 tarihinde yayımlanan Sıhhiye Heyet-i Teftişiyesi Hakkında Nizamname ise, Başkanlığımızın bugünkü görev ve sorumluluklarını düzenleyen yönetmeliğin temelini oluşturmaktadır.
Kurumlar gelenekleri, kültürleri ve köklü geçmişleri ile değer kazanırlar. Geçmişten gelen birikim ve tecrübelerin ortaya çıkarılması ve paylaşılması kurumların geleceği açısından önem arz etmektedir. Bu çalışmamız ile kurum kültürümüze bir nebze olsun katkıda bulunmayı amaçladık. Faydalı olması ümidiyle…
KAYNAKÇA
-Türkiye Cumhuriyeti Devlet Arşivleri https://katalog.
devletarsivleri.gov.tr
-ALTINTAŞ, Ayten, “Osmanlı İmparatorluğunda Hekimbaşılık
Müessesinin Yetkilerini Üzerine Alan
Meclis, Meclis- i Umur-ı Tıbbiye”, Türk Dünyası
Araştırmaları, 100, s.203-218, 1996.
-Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının 150.
Yılı, s.5-7, 2020. https://teftis.saglik.gov.tr/
Eklenti/36589/0/150-yilpdf.pdf