Gazeteci Kozluklu'dan "Yardım" Yerine "Dayanışma" Vurgusu

Gazeteci Kozluklu'dan
A- A+
Reklam

Malatya Büyükşehir Belediyesi Fotoğraf Müzesi tarafından düzenlenen “Vizörün Arkasından Dünyanın Dramına Tanıklık” konulu Fotoğraf Okuma Günleri'ne Gazeteci Fuat Kozluklu konuk oldu. Gazetecilik hayatına Malatya’da başladığını belirten Kozluklu, Körfez Savaşı’ndan Gazze’deki zulme kadar birçok tarihi olaya tanıklık ettiğini söyledi. Kozluklu, genç gazeteci adaylarına ise meslekte başarılı olmak için mutlaka hukuk okumaları tavsiyesinde bulundu. Etkinliğin hazırlanması ve koordinasyonunda emeği geçen herkese teşekkür eden Fuat Kozluklu, müze sorumlusu İrfan Tunay ile araştırmacı-yazar Nezir Kızılkaya’nın katkılarının ne denli anlamlı olduğunu söyledi, “ Mesleğe adım attığım memleketimde böylesi bir davette konuşma yapmak, deneyimlerimi paylaşmak, tarihe tanıklıkta benim serüvenimden kesitleri sizlerle paylaşmak benim için tarifsiz değerde” dedi.

Malatya'dan Başlayan Meslek Yolculuğu

Sohbetine, Malatya’nın eski fotoğrafçılarından Yusuf Uğrar'a teşekkür ederek başlayan Kozluklu, memleketinde mesleğe adım atma sürecini anlattı.

“Burada Yusuf abi var. Yusuf abi beni 16 yaşından beri bilen bir abimiz. Bugün Malatya'ya dair 1940'lı, 50'li, 60'lı, 70'li yıllara ait ve 80'li yıllara ait bir şeyler varsa onun sayesinde var. Benim de çok kahrımı çekti o dönem. Bugün de ben kendisine sürpriz yaptım ve beraber çektirdiğimiz bir fotoğrafı kendisine hediye ettim. Fırat Demiryolu Köprüsü’nün ayak temelleri atılırken çekilmiş bir fotoğraf karesi.”

Lise diplomasını Malatya Fatih Lisesi’nden aldığını kaydeden Kozluklu, yerel basında mesleğe başlangıcına dair, “Malatya’da İsmet Yalvaç sayesinde mesleğe başladım, benim evrensel ölçütlerde yerel değerleri de kucaklayan anlayışımın temellerinde onun büyük payı, katkısı var. Sonrasında İstanbul'da elimden tutan iki değerli meslek büyüğüm oldu; Biri rahmetli Ergin Abi… 1960’lı yılların öğrenci gençliğinin en önde gelen isimlerinden Deniz Gezmiş'in meşhur parkalı fotoğrafını çeken, ülkemizin ilk çatışma bölgeleri diğer bir ifadeyle savaş muhabirliği ağırlıklı gazetecilerinden Ergin Konuksever. Diğeri de sevgili Coşkun Aral. O ikilinin yardımıyla ben yerelde başlayan mesleki yolculuğumu ulusala, sonra da uluslararasına taşıma imkanı buldum,” ifadelerini kullandı.

malatyahaber.com'un da kurucularından olan Kozluklu, meslek hayatında kendisine destek olan usta gazeteci İsmet Yalvaç’a da minnet duyduğunu belirterek şunları söyledi:

“Yerel gazetede Görüş’te mesleğe adım attım ve elimden tutan bir ağabey vardı. İsmet Yalvaç, teşekkür ediyorum minnetle tabii ki. İsmet Abimin bende emeği çok büyüktür. Tarif edemem. Mesleğin ahlaki değerlerini ona borçluyum ben. Eğer İsmet Yalvaç olmasaydı ben gazeteci olamazdım. Net.”

Uluslararası Arenada Tanıklıklar ve Medya Propagandası

Olay fotoğrafçılığının zorluğuna dikkat çeken Kozluklu, Gazze'de yaşananları şöyle aktardı:

“Bugünr dek 90’ı aşkın ülkede tarihe tanıklık etmeye çalıştım. Foto muhabiri ve kameraman olarak, Son yıllarda da televizyon gazeteciliği yaparak… Etiyopya’dan Suriye’ye, Kosova’dan Irak’a, ABD’den ABD’den işgal altındaki Filistin topraklarına çok sayıda ülkede ölümlü dünya canlısı biz insanların bir diğerine paylaşım ya da sırf kendisi gibi düşünmüyor, yaşamıyor diye yaptığı zulme tanıklık etmiş gazetecilerden birisiyim. 2. Dünya Savaşı ve sonrasında Bosna Hersek’ten Irak’a, bugünde Gazze'de sapkın zevkleri için katliamlar yapanlar çıktı karşımıza. Soykırımcı İsrail mesela… Neler yaptıklarına, Filistinlileri bebek çocuk genç yaşlı demeksizin güle oynaya herkesin gözü önünde nasıl katlettiklerine tanığız. Sosyal medya platformları sayesinde bilmeyen görmeyen kalmadı. Bugün her şey çok açık ortada… Zalim zulmünü kendi belgeleyip dalga geçerek sosyal medya ortamında sergiliyor. Eğer onlar insansa biz neyiz? Hatta sapkınlıklarını, barbarlıklarını dalga geçerek yapıp sergiliyorlar.”

Medya ve propaganda ilişkisine değinen Kozluklu, bu konunun önemini şöyle dile getirdi:

“Medya propaganda ve kitlelerin her türden tutum ve davranışlarını etkileyip algılarını yönetmek son derece önemli. Tek yönlü gerçekleşen propaganda faaliyetleri, sosyal medyanın ortaya çıkmasıyla birlikte daha fazla yayılma olanağı buldu. Bireylerin korku ve endişe duygularını sömürerek kitlelerin algılarını yönlendirmeye çalışan propaganda yapıcılar hayatın akışına, tüm dinamiklerine etki ediyorlar. Aynı zamanda toplumun haber alma özgürlüğünü de engelliyorlar. Gerçekle propaganda üretiminin ayırdına varmak hiç kolay olmuyor maalesef. Zorlanıyoruz. Bugün mesela bir ve ikinci Körfez Savaşı diyenler, akademisyenler var. 1991 yılında Irak ile ABD öncülüğündeki uluslararası askeri koalisyon arasındaki çatışmanın adı Körfez Savaşı’dır. 2003'teki ise savaş falan değildi. ABD ve İngiltere’nin başını çektiği Batılı askeri güçlerin Irak’ı işgal ve istilaydı. Ben tüm yayınlarda bir konuğum 1. Ve 2. Körfez Savaşı dediğinde hemen araya girip düzletiyorum. Medya Propaganda diye bir ders verdim ben üniversitelerde bir dönem. Medya propaganda çok önemli bir derstir. Medya çok büyük ve son derece etkili bir aygıttır. Sahte haber içeriklerinin sosyal medyada yaygın şekilde paylaşılmasıyla propaganda ve algı yönetimi faaliyetleri günümüz dünyasında kaygı verici boyutlardadır. Bununla mücadele ne kadar etkili oluyor bilemiyorum.”

-Sosyal Medya ve Etik Sorunlar

Gazetecilik sektöründeki etik sorunlara ve sosyal medyanın yarattığı kaosa değinen Kozluklu, zor zamanlardan geçildiğini, tüm dünyanın medyanın etik ilkeleri konusunda sıkıntıları bulunduğunu söyledi. Usta gazeteci, banka hesapları maaşından farklı bir hareketliliğe sahip olanların gazeteci tanımına oturmadığını, söz konusu kişilerin bu mesleği maddi çıkar ve mevki için araç olarak kullandığını ifade etti. Kozluklu, "IBAN'ı temiz bir gazeteci olmak son derece önemlidir. Ben olmazsa olmazımdır diyorum.” diyerek şunları dile getirdi:

“Bugün IBAN'ı ve imanı temiz birisi olarak kimilerine ukalaca gelecek laflar edebiliyorum. zira tek işim var o da gazetecilik. IBAN’ım temiz çok şükür. Öbürünü de Rabb'im bilir. Kula ne oluyor? Kulu kandırabilirim. Ama çok şükür IBAN’ım temiz bayağı bi gazetecimiz var. Sayı olarak az da olsa tabi… Günümüz yeni ve çok sorunlu sosyal medya ortamında takma isimlerle çıkıp karakter infazı yapanlar var. Takma adlarla ruhsal travmaya yolaçan yani bir tür ruhsal cinayet işleyenler güruhu var. Sosyal medyada sahte adlarla, gerçek kimliği yeri yurdu kolay kolay bulunamayacak tipler bel altından vurarak iftira ediyorlar. Çoğumuzun başına geliyor bu maalesef. Sosyal medya platformlarında birileri hakkınızda bi şeyler yazıp çizince kendinizi savunma ve o iftiralara baş edebilme gücünüz, yeteneğiniz, yetkiniz elinizden alınmış oluyor. Çok zorlu bir hukuki süreç gerekiyor. Ama çamur at izi kalsın durumuyla hayatınızdan enerjinizden çalmış oluyorlar. İnternet ortamı böyle bir mecra. Ben düello ve delilli kültürden geliyorum. Tuzak kültüründen değil.”

Gazeteci Adaylarına Kritik Tavsiye: Hukuk Okuyun

Gazeteci adayı gençlere tavsiyelerde bulunan Kozluklu, mesleki eğitime bakış açısını ise şu sözlerle ifade etti:

 “Öncelikle Türkiye’de gazeteci olmak isteyen gençlere ilk Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı özellikle de kendi haklarını garanti altına alan yasaları ve mesleğin sınırlarını iyi tanımalarını öneririm. Hatta gençlerin köklü geçmişi ve saygınlığı bulunan meslek örgütleri ile dayanışma içerisinde olması gerekir. Siyasi ve kültürel tarihi iyi bilsinler.

İletişim Fakültesi'nde okumalarını tavsiye etmem. Bu konuda inanılmaz bir enflasyon söz konusu. Neredeyse her üniversitede iletişim fakültesi gazetecilik bölümü var. Çok gereksiz. Kapatılmasını tavsiye ederim. Ben çünkü oradan gelmiyorum... Usta çırak ilişkisi daha değerli ve en iyi okul. Hangi siyasal görüşten meşrepten olursa olsun. Gazetecilik okumak yerine mutlaka hukuk okusun derim. Gazeteciliği öğrenmek ve yapmak kolay. Dört yıla gerek yok. Başka bir bölüm okuyup uzmanlaşmak o sırada da usta çırak ilişkisiyle mesleği öğrenip uygulamak daha mantıklı bana kalırsa.”

-"Yardım" Yerine "Dayanışma" Vurgusu

6 Şubat depremlerinde ortaya çıkan dayanışma hakkında da konuşan Kozluklu, kullanılan dilin önemine dikkat çekerek şöyle konuştu:

“Tarifsiz bir felaket yaşadık. Sorumlu gazetecilik yapan çok sayıda gazetecimiz, yayın kuruluşumuz oldu. Değerliydi. Ben de deprem bölgelerinde bulundum ve acıları, çabaları aktarmaya çalıştım. Depremin acılarını birebir hisseden, yaşayan insanlarla dayanışmaya çalıştım. Yardım lafı çok tehlikeli. Hatta rahatsız edici, ayıptır. Depremin yıktığı, canların kaybedildiği yerlere gidip 'yardıma geldik' demek yerine dayanışmaya geldik denmeli. O insanların daha önce evi, işi gücü, dükkânı vardı. Anası babası, çoluğu çocuğu vardı. Etkilenenlerle konuşurken 'seni anlıyorum' lafını da etmemek gerektiğini bir psikolog arkadaşım söyledi. Seni onu anlayamazsın ki. Şayet sen kimseyi kaybetmediysen nasıl anlayabilirsin ki onun yaşadığı acıyı, travmayı? Söz konusu psikolog arkadaşım “Anlıyorum yerine umarım sizin bu yas döneminizde yanınızda bulunarak biraz olsun rahatlatmanıza hayata tutunmanıza, ayakta kalmanıza katkım olur' ifadesi daha doğru bir ifade dedi.”

Fuat Kozluklu'nun 'ilk ve yegane ustam' dediği İsmet Yalvaç ise, Kozluklu'nun meslek hayatındaki başarısına dair, “Fuat, meslek hayatı boyunca -ki 45 sene- tamamen geldiği bütün yerler kendi yeteneğiyle kendi emeğiyle kendi tırnağıyla kazıyarak gelmiştir. O, 'gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur'un vücut bulmuş halidir.” diye konuştu.

Kubbedagi.com'da yayınlanan haberler kendi haber merkezi veya haber paylaşımı yaptığı müstakil diğer haber sitelerinin haberleridir. Bu nedenle Pütürge-Doğanyol Eğitim Vakfı kaynaklı haberlerin dışında diğer haberlerin alınıp başka sitelerde yayınlanmasına kesinlikle izin yoktur.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.
Çok okunanlar