DEPREMDE HAFIZAM KALDI
(Editör: Ali YALÇIN)
Hafıza Yazısı: 13
(Ebubekir AYTEKİN / Emekli Müfettiş- Adıyaman)
ZELZELE
6 Şubat 2023… Saat sabah 04.16… İnsanlar derin ve en şirin uykularından büyük bir sarsıntı ile uyandılar. Her yer büyük bir gürültü ile sallanmaktadır. İnsanlar çığlık çığlığa… Yataklarından kalkanlar duvardan duvara savrulmakta. Adım atanı duvar çarpıyor. Bir duvardan ötekine… Derken duvarlar ve tavanlar meskûnların üzerine çöküyor. Ölüm kalım günü… Herkes kendi derdinde… Depremin şiddetiyle elektrikler kesik. Çok katlı birçok bina tek katlı bina seviyesinde enkaza dönüşmüş.
Deprem durduğunda yıkılan duvarlar arasından 9 katlı binanın 4. katından aşağı bahçeye iniyoruz. Dışarda sağanak bir yağmur ve buz gibi bir şubat soğuğu… Telefonlar çekmiyor. Kimseye ulaşılamıyor. Elektrik yok… Sular kesik… En önemli ihtiyaç: Tuvalet imkânı yok. Yok çok; var, yok…! Arabası olanlar arabalarına sığınıp yıkık binalardan uzaklaşmaya çalışıyor. Kimsenin birbirinden haberi yok. Kimse yakınlarına ulaşamıyor, onların yaşayıp yaşamadıklarını bilmiyor.
Sabahı bekliyoruz. Öğleye doğru temel ihtiyaçlarımızı almak üzere eve giriyoruz ve içerde iken aynı şiddette ikinci bir depreme yakalanıyor, can havliyle dışarıya fırlıyoruz.
Benzinliklerde yakıt kuyruğundayız. Tam bize sıra gelecekken “benzinli araçlar beklemesin, benzin bitti!” deniyor.
Arabamıza binip şehir merkezine doğru gidiyoruz. Yüksek katlı binalardan birçoğu çökmüş. Etrafta hiçbir çalışma yok. Herkes kendi derdinde. Yaşayanlar yakınlarına ulaşmaya çalışıyor. Telefonla ulaşma imkânı yok. Telefonlar çekmiyor. Araba ile ulaşmak da çok zor. Çünkü herkes yollarda… Yoğunluktan yardım getiren araçlar şehre giremiyor.
Arabada iken şiddetli bir artçı ile arabamız savruluyor. Kayın validem ve bakıcısı beş katlı bir binanın giriş katında… Ancak birinci kat giriş katının yerinde, giriş katı bodrumda. Hiçbir şekilde ulaşım ve iletişim imkânı yok. Defalarca sesleniyoruz ama bir karşılık alamıyoruz. Ümidimiz ve imkânımız tükeniyor.
İlk aklıma gelen ablam ve yeğenlerim. Yıkıntılar arasından onlara ulaşıyorum. Her birinin hikâyesi ayrı. Enkazdan kurtarılanlar var ama halen enkazda olup haber alınamayan da…
Ahmet Doğan Hoca’nın kiracı olarak oturduğu Yaşamkent sitesine gidiyoruz. Bina çökmüş, tamamen enkaz… Çevrede birkaç insan binanın etrafında dolanıyor. Cep telefonundan hocayı ve çocuklarını arıyorum. Hiçbirine ulaşılamıyor. Amcaları ve diğer yakınlarına da ulaşamıyorum. Aşina olduğumuz kimse yok. Hocanın, ailesiyle birlikte rahmete gittiğini düşünüyorum. Elim ayağım titriyor.
*
Aynı gün saat 04.17… Ahmet Doğan Hoca eşi ve dört kızı Yaşamkent Sitesi’nin üçüncü katında depremle uyanıyorlar. Fakat hareket etmeye fırsat vermeyen zelzele binayı bütün sakinlerinin üstüne yıkıyor. Elektrikler kesik ve zifiri karanlık. Birbirlerine sesleniyorlar. Herkesin sağ olduğu anlaşılıyor. Birbirlerine cesaret veren sözler söylüyorlar. Mahalle sakinlerinin ve özellikle Hocanın yakınlarını haberdar eden halıcı Mehmet’in yardımıyla önce Hoca, sonra eşi, daha sonra da üç kızı enkazdan hafif yaralı olarak çıkarılıyor. Ancak en küçük kızları Me’vâ hâlâ enkazdadır ve üzerinde büyük bir ağırlık vardır. Ne kadar uğraşılıyorsa da çıkarma imkânı yoktur. Neticede o akşam sosyal medyadaki paylaşımında “Şubat ayı şehadet ayıdır” diyen Me’vâmız enkaz altında ruhunu teslim ederek Mevla’sına kavuşuyor ve şehadet mertebesine ulaşıyor. Ancak üç gün sonra enkazdan çıkarılan Mevâ Adıyaman Belediye mezarlığında açılan çukurda diğer depremzedelerle yan yana yatırılarak defnediliyor.
*
2 Nisan 2023 Pazar, Ramazan’ın 11. günü… İftara 40 dakika var. Merkeze bağlı Karti Köyüne sığınmış Doğan ailesi. Ahmet Doğan Hoca’nın ağabeyi Abdurrahman evini herkese açmıştır. Onlarca kişi iki oda, bir eyvan ve bir mutfakta ve dışarıya kurulan bir çadırda barınmaktadır.
Akşam namazı için abdest alan Ahmet Hoca, 87 yaşındaki amcası Hacı Mahmut Hocaefendi’yi abdest alması için lavaboya götürür. Havlusunu sobada ısıtıp amcasına götürürken lavabonun önüne aniden yığılı verir. Amcası yokladığında nabzının atmadığının farkına varır. Gelen ambulansta da müdahale edilir. Hastanede yapılan müdahale ve muayenede de kalp krizi sonucu vefat ettiği rapor edilir. 74 yaşındaki Ahmet Hoca 55 gün sonra ahirette iftar etmek ve kızı Me’va ile buluşmak üzere dünya sürgününden terhis olur.